Hakkari-
Çukurca yolunda saldırıya uğrayan birliğe
yardım için sahur vakti yola koyulan
Binbaşı Yavuz Başayar, olay yerine vardığında
mayın tuzağına karşı
tedbiren, kimsenin araçlardan inmemesini istiyor.
Ancak durumu
kontrol için kendisi zırhlı araçtan iniyor ve teröristlerin patlattığı mayınların hedefi oluyor. Verdiği talimatla emrindeki askerleri kurtarırken, kendisi oracıkta şehit düşüyor. Annesi evladını son yolculuğa, ''İnşallah Resulallah'a komşu olursun'' diye uğurluyor. Binbaşının belki, şehit olma duası kabul oluyor ve o bu topraklar için, bu vatan için, din için şehit düşen milyonların arasına karışıveriyor.
Kimse şehit olmaktan, bu vatan için, bu din için toprağa düşmekten korkmuyor, yüksünmüyor. Ancak üç-beş aylık askerleri bölgeye sürüp, hiçbir tedbir almadan teröristlerin karşısına çıkaranlara, sonra bunu sanki bir bilgisayar oyununda hata yapmış gibi anlatanlara sormak lazım: "Sizin çocuğunuz orada, namlunun ucuna sürülseydi yine böyle gamsız gamsız konuşabilir miydiniz? Kafanızı yastığa koyduğunuz gibi huzur içinde uyuyabilir miydiniz? Hiç sizin çocuğunuz kasıt kokan ihmallerden birinde öldü mü?"
Koşaner, internete düşen ses kaydında Güneydoğu'daki gafletleri, ihmalleri bir bir sayıyor ama onlarla ilgili, tek bir tedbir alındığını bugüne kadar duyan olmuyor.
Gediktepe olayından sonra
terörle mücadele için kendilerine
uzman erbaş teklifi getirildiğini ancak bunu kabul etmediklerini söylüyor ve ''Biz herkese eşit süreli
tek tip askerlik istiyoruz.'' diyor. "Herkes bizim tezgâhımızdan geçecek ve biz herkesi 20 yaşında alıp sinmeyi, korkmayı onlara öğreteceğiz." demek istiyor.
Yasaların dışında hareket ettiklerini ve hep böyle olacağı zannıyla davrandıklarını dillendiren,
darbe yapmak için herhangi bir kanuna ihtiyaç hissetmediklerini söyleyecek kadar pervasız olan bir
Genelkurmay Başkanı'nın ifadeleri aslında yıllardır konuşulanların tescilinden, ispatından başka bir şey değildir. Gayri hukukî nizamatın ifşaatı, itirafı değil de nedir? İşte Koşaner'in cümlesi: ''
Hani diyorlar ya 35. maddeyi kaldır da bilmem ne maddeyi koy. İster koy ister koyma. Biz TSK olarak bunun için varız. Bu bizim
doğal görevimiz."
Demokrat bildiğimiz, siyasete karışmıyor diye düşündüğümüz
Işık Koşaner bile koruma kollama adı altında darbe yapmak için bir yasaya ihtiyaçları olmadığını söylüyor. Bazen yasadışı hareket etmenin normal olduğunu düşünen, bunu savunan, hata olarak kabul ettiklerinde de hiçbir pişmanlık duymadan bunu basına sızdıranlara
öfke duyan bir
Genelkurmay Başkanı... Bir sürü kanunsuz işi yapacaklar ama kamuoyundaki imajları da en üst düzeyde olacak. Bir adam düşünün hem bir çok suç işliyor hem de onu yakalayanlara imajımı bozuyorsun diye öfke kusuyor.
Yüz sene öncesine göre formatlanmış bu
sistem ülkeye dar geliyor. Bu kadar şey yaşıyoruz, bu kadar suç ortaya dökülüyor ama yapısal reformlara bir türlü başlanmıyor. Bu sistemin başımıza açtığı işler ortadayken Türkiye'nin yarınlarını kurtaracak adımların atılmasına neden bir türlü başlanmıyor, anlamak zor.
Denetlenmeyen,
hesap sorulmayan, ne yaptığı belli olmayan ve ülkedeki her şeye müdahil devasa bir yapı! Herkesi eşit süreli tek tip tezgâhtan geçiren, yaptıklarının faturasını kendisi haricinde herkesin ödediği bu sistem ya değişecek ya da bu kokuşmuşluk hepimizi birlikte çürütecek.