Dünya yeni bir döneme giriyor. Zengin ülkelerin
büyüme hızları geriliyor.Gelişmekte olan ülkelerde artan büyüme hızına paralel olarak yeni orta
sınıflar oluşuyor. Son on yılda sadece Çin'de 500 milyon kişi fakirlikten kurtulup orta sınıfa atladı. Türkiye'de de 17 milyon kişi son on yılda orta sınıfa katıldı.
Dünyada bu büyük
ekonomik ve sınıfsal dönüşüm yaşanırken, Türkiye'de kendisini sol olarak tanımlayan ve toplumsal olaylara özellikle sınıfsal temelde yaklaşması gereken
CHP'nin bu konuda hiçbir değerlendirmesi yok. Oysa dünyada eski zenginlerin
iktidarı nasıl sarsılıyorsa ve yeni zenginlerle çok kalabalık orta sınıflar ortaya çıkıyorsa, Türkiye'de de benzer bir süreç yaşanıyor. Ama CHP ne yapıyor? O,
tasfiye sürecine girmiş statükocu büyük
İstanbul sermayesi ile kol kola yürümeye devam ediyor.
Peki kim bu statükocu İstanbul sermayesi? Bu sermayedar grubunun ilginç bir tarihi geçmişi var.
Selanik ve
Makedonya ağırlıklı bir sermayeydi bunlar.
Önce Abdülhamit'e karşı 1908'de Hareket Ordusunu örgütlediler. İttihat ve Terakki'yi, o dönemde Rum ve
Ermeni tüccarlardan oluşan sermayenin tekelini kırmak amacıyla
desteklediler. Sonra, ulus devlet özlemlerini gerçekleştirecek olan CHP'yi kurdular. İşte bugünkü statükocu İstanbul sermayesini, bu eski sermayedar grubun uzantıları oluşturuyor.
Selanik ve Makedonya tüccarlarının torunları, devleti kurmuş olan CHP'nin her dönem destekçisi oldukları için, 2000'li yılların başına kadar devlet rantlarını kullanarak yaşamlarını sürdürdüler ve çok büyüdüler. Devlet bütçesinden istedikleri payı almak için sürekli askeri vesayete ve darbelere destek verdiler. Ama 28
Şubat süreciyle iyice talan edilen devlet maliyesi 2001 mali kriziyle baş edemeyip çökünce, destek aldıkları siyasi zemin altlarından kaydı. 2001 kriziyle iyice fakirleşen vatandaş, devleti mali krize sokan siyasi iktidarın yerine
Anadolu sermayesi ve yeni Anadolu orta sınıfının desteklediği
AK Parti'yi iktidara getirdi.
Peki yeni orta sınıf ve Anadolu sermayesi ne istiyor? Yeni orta sınıf ve Anadolu sermayesi, bugünkü dünyaya uygun olarak ulus devletin kurallarını aşıp küresel
rekabet istiyor. Devlet rantlarının sona ermesini talep ediyor. CHP ise kendisini kuran Selanik ve Makedonya sermayesinin bugünkü uzantısı olan statükocu İstanbul sermayesinden kopamıyor. Sol olduğunu söylüyor ama
TÜSİAD ile el ele yeni ve demokratik anayasa değişikliğine hayır diyebiliyor.
Peki kendisine solcu diyen CHP'nin bu statükocu konumunu nasıl değerlendirmek gerekiyor? Taraf'ta Neşe Düzel'in sorularını yanıtlayan eski solun önde gelen isimlerinden ünlü tarihçi Prof.Dr. Halil Berktay bu soruya şu cevabı veriyor:
"Aslında çok genel anlamıyla solculuk, göreli bir kavramdır. Mesela bugünün Türkiyesi'nde solcu kimdir?" diye soracak olursak... Bana göre, bugünün Türkiyesi'nin siyasi yelpazesinde AK Parti, CHP'ye göre daha solda olan bir partidir. Çünkü CHP aslında çok daha tutucu ve gerici" diyor.
Gelelim asıl soruya... Bu sağcı ve statükocu CHP, muhalefet görevini yapabilir mi? Bizce yapamaz. Çünkü dünya ekonomisindeki yeni trendleri ve sınıfsal değişimi
analiz edemeyen bir muhalefet, iktidarı eleştiremez ve denetleyemez.
Ayrıca Rum ve Ermeni mallarının üzerine oturan Selanik ve Makedonya tüccarlarının torunları, CHP iktidarda olsa da olmasa da artık bir dönemin bittiğini v
e devlet rantlarını alamayacaklarını biliyorlar.
Bu yüzden, bugünkü dünyanın dışına düşen bir sermaye grubuyla CHP'nin yola sağlam devam etmesi epey zor görünüyor.
Üstelik, Anadolu sermayesini ve yeni orta sınıfları temsil eden siyasi iktidar, eski statükocu büyük sermaye için eski günlerin bittiğini çoktan ilan etti. Büyük sermayenin baskılarına rağmen IMF'den borç almadı ve IMF kredilerini onlara dağıtmadı. İyi bir kamu maliyesi yönetimiyle devletin iki yakasını bir araya getirdi. Böylece bu ülkede yıllardır adaletsizliğin ve haksızlığın en büyük kaynaklarından biri olan enflasyon düştü. Stokçuluktan para kazanma devri kapandı. Dolayısıyla faizler tek haneye geriledi. Artık askere ve devlete yakın durarak üretmeden kazanmak zorlaştı.
Anlayacağınız CHP'nin tabanı gitti, gidiyor! Sonuçta, böyle bir tarihi süreçte, CHP'nin siyasi parti olarak sadece adı ortada dolaşıyor. Siyasi muhalefet ise süresiz ve zorunlu bir tatile çıkmış görünüyor.