Otuz yıldır,
terörle mücadelede gelinen nokta ortada. Hala terörün açtığı yaralar yürekleri dağlıyor.
Hakkâri'de 8 askerin şehit düştüğü
hain saldırı ise siyasi iradenin ve kamuoyunun sabrını çoktan taşırdı.
Ki TSK’nın Irak'ın kuzeyindeki terör kamplarına düzenlenen hava harekâtı aralıklarla devam ediyor.
Son olaylar artık herkesin dilinde ve; ‘daha nereye kadar’ sorusu çocuklarımızın bile kafasını meşgul ediyor.
Son saldırının arkasından lise ikinci sınıfa giden oğlum Ensar Çetin’in; ‘Hava harekatı ne kadar sürer ve
PKK’nın işi bu
bombalarla sona erer mi?’ diye birbirine bağlı iki sorusu oldu.
Cevabımda ise; birinci sorunun cevabını yapanların vereceğini ama ikincisi için
beyin fırtınası yapmasını
tavsiye ettim. Ve ikinci sorusuna soruyla karşılık verdim.
Ve; -sence bizim evde neden sinek var? dedim.
Aldığım
cevap ise bildikti ama sineğin nereden beslendiğine açıkça işaret ediyordu.
-Bahçedeki dut ağacı! Dedi.
Ve devamla; “PKK’nın kampları da dut ağacı gibi kaynak sağladığına göre hava harekâtı bir anlamda doğru adımdı. Ancak terörün sona ermesi için birinci adım olmamakla birlikte vazgeçilecek bir durum da değil.
Öncelikle dut ağacına su verenler, meyvesinden, dalından, yaprağından dahası gölgesinde kamusal alan oluşturanlar neden
hedef alınmaz da havadan dut ağacının tepesine bomba yağdırırlar, bu terörü kurutmak için çözüm değil, aksine ona nefes aldırır. Çünkü dut ağacının gölgesinde kamusal alan oluşturanlar; ‘gündüz külahlı, gece silahlı’ hale gelirler.
Bu da terörü yok etmek anlamına gelmez, aksine yayılmasına ve baş ağrısının devamına sebep olur. Bu yüzden havadan bombalar atarak dalların ve yaprakların engeline takılmadan nokta atışıyla önce gölgedeki kampları yok etmek gerekir.” Dedim.
İşte bu noktada
Başbakan Erdoğan;
"Ülkemizin bazı şehirlerinde esnafı mahkemeye çağırıp, yıllık vergi kesen bir örgüttür bu örgüt. Şimdi şehre inmenin gayreti içindeler. Esnafa bu belgeleri yazıp teslim edenleri ininden çıkarmak bizim görevimiz." Demişti.
Ancak hala
sınır ötesi hava harekatı devam etmesine rağmen dut ağacının gölgesindekilere bir
operasyon yapıldığını duymadık.
Gölgedekiler ise çoktan köylere ve şehirlere ‘külahlı’ olarak dağıldılar bile.
Bunu İstanbul’da oturan biri olarak ben görüyorum da acaba istihbaratı, kolluk kuvveti ve de askeri emrinde olan Ankara’dakilerin görmemesi düşünülebilir mi? Sanmam.
Üstelik terör kamplarının
ülke sınırları içinde cirit attığını sağır
sultan bile biliyor.
Gazeteler manşetlerden verdiler haberi.
Sanırım ‘her yiğidin yoğurt yiyişi ayrı’ derler. Ama hatırlatmakta fayda görüyorum.
Çünkü bu yoğurt yiyişinin doğru olmadığı Eski
Genelkurmay Başkanı
Işık Koşaner’e ait olduğu söylenen ses kayıdında da dile getiriliyor ve; bu yoğurt böyle yenirse hem siyasi iradenin hem de Türkiye’nin başı daha çok ağrıyacak.
Terör, ateş-kor olup yüreğimize her oturduğunda otuz yıldır hep dağları taşları dövmedik mi?
Evet ensar Çetin’in dediği gibi;
Allah aşkına! ‘daha nereye kadar?’
[email protected]
twitter.com/maomazhar