Libya’da sâdece bir
diktatör yıkılmıyor. Aynı zamanda bir devir de değişiyor. Libya’yı
Tunus ve
Mısır’dan ayıran özellik de muhtemelen bu. Şunu kasdediyorum:
Bundan yaklaşık altı ay önce, yâni Kaddâfî’ye karşı ayaklanmanın başlaması akabinde; ABD, AB, BM,
Kanada ve
Türkiye’den oluşan bir diplomatlar ve uzmanlar heyeti, tabii Libyalı muhâliflerin de katılımıyla bir geçiş programı hazırlamaya başladı. Bunun sonucu olarak kısa süre önce ortaya 70 sayfalık bir metin çıkdı. Burada beklendiği üzere Libya’nın çoğulcu demokrasiyle yönetilmesi, yargının bağımsız olması ve fikir hürriyeti gibi esaslar kabûl ediliyordu. Değişik olan husus
ülkedeki Berberî azınlığın da tanınması haklarına riâyet edileceği vaadinde bulunulmasıydı. Böylece Libya, şâyet bu program hayâta geçirilebilirse ilk “plüralist” Arab devleti olma vasfını kazanacak.
Libya Mağrib’de (
Kuzey Afrika’da) bulunan 1.775.500 kilometrekarelik çok geniş bir ülke. Nüfûsu 6.200.000 kişi. Başkenti Tarâbulus, yâni bizim yüzlerce yıl Tarablus, ama son zamanlarda pek bir kibarlaşıp “asrîleşdiğimiz” için (sevsinler!) Tripolis dediğimiz şehir.
Doğu komşusu Mısır, Batı komşularıysa Tunus ve Cezâyir.
Libya’yı 1553’de ünlü korsan amiralimiz Turgut Reis (öl.: 23 Hazîran 1565) fethetmişdir. 1911’e kadar 358 sene hâkimiyetimizde kaldı. Libya’yı İtalyanlara karşı savunanlar arasında, o sıralar henüz paşalık (generallik) rütbesine ulaşmamış bulunan Mustafa Kemâl ve Enver Beyler de vardı.
Libya bizim için herhangi bir ülke değildir. Bunu yalnızca bu üçbuçuk asırlık berâberliğimiz bağlamında söylemiyorum. Elbet onun da büyük rolü var, çünki Libya’nın neresine gitseniz
Osmanlı/Türk izlerine rastlamanız mümkindir. Meselâ Kaddâfî’nin rezidansı olan Bâbe-l-Azîziye Sultan Aziz (08.02.1830 - 25.06.1861) tarafından inşâ etdirilmişdir. Fakat Libya Türkiye için bunun da ötesinde önemlidir, zîrâ hem
ekonomik ve hem de jeostratejik bakımlardan ağırlık taşır. Üstelik bâzı başka Arab ülkelerinin aksine Libya’da Türkiye ve Türklere karşı sempati vardır. Unutmayalım ki 1974
Kıbrıs Harekâtı’nda Kaddâfî Türk savaş uçaklarına bedâva
yakıt sağlamışdır.
Netîceten Libya’da demokratik bir hükûmetin işbaşında olması her bakımdan tercîhe şâyandır ama Libya Libya’dır. Diktatörler gelir geçer, ülkeler kalır.
Ben şahsen özellikle bundan sonra ilişkilerin daha da yoğunlaştırılması ve buna meselâ geniş çaplı üniversite burslarıyla başlanabileceği kanaatindeyim.
Libya sâdece petrol ve doğalgaz değil!
NOT - Dünki gazetelerde bir televizyon dizisi için yapılan çekimlerde atların eziyete mâruz bırakıldığı ve hattâ bu yüzden öldürüldükleri yolunda bir haber vardı. Üstelik bâzıları da susuzlukdan! Prodüktör
firma eziyet iddialarını reddetmiş ama nakil sırası iki atın öldürüldüğünü kabûl etmek zorunda kalmış. Daha naklederken atların canına kıyan bir firmadan atlara karşı şefkatli davranmasını ne kadar bekleyebiliriz sualinin cevâbını okuyucularıma bırakıyorum. Ama eğer gerçekden bu hayvanlara eziyet etdilerse topuna bütün kalbimle lânet okuyorum.
Allah cümlesini inim inim inletsin!