Pazar akşamı
AK Parti İl Başkanlığı'nın
iftarına katıldım.
AK Parti bu tür organizasyonlarda harikalar yaratıyor. Yine kusursuz bir organizasyonla 2500 kişiye
iftar yemeği verdi.
İstanbul İl Başkanı
Aziz Babuşçu ve ekibini kutlarım.
Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan iftardan bir saat sonra kürsüye geldi ve sanırım bir saate yakın konuştu. Önce
PKK ve BDP'ye yüklendi, operasyonun nedenlerini ve geleceğini açıkladı. Sonra da Somali'ye
yardım kampanyasına değindi. 35
İslam ülkesini
Türkiye'ye davet ettiklerini ama yeterince
bağış toplayamadıklarını söyledi. 350 milyon doların yarısını zaten Türkiye vermiş. Başbakan'ın konuşmalarından anladığım; iş Somali'ye yardımla bitmiyor, neredeyse Somali'ye inşaya kadar gidiyor.
Burada hükümete bir dur demek lazım. Şimdi sosyal, akçalı olmayan konularda medya yan alıp tavır koyabilir. Duruş sergileyebilir.
Ancak konu hükümetlerin harcamalarına gelince orada medyanın duyarlı davranması ve "taraf" kimliğinden sıyrılması gerekir. Çünkü harcanan vergilerdir. Vergiler herkesin vergileridir. Ve medyanın en büyük görevi kamu kaynaklarının önceliği olmayan yerlere harcanmasını engellemek, adaletsiz dağılımını engellemek, kaynak israfına karşı çıkmaktır. Eğer bu yapılırsa işte o zaman "
yandaş" olunur ama "partizan" olunmaz...
Somali'ye yardım konusu,
destek konusu STK'ları, kamuoyunu harekete geçirip oradaki açlığa, ölümlere çare olma konusu bir yere kadar alkışlanacak hareket ama iş devlet bütçesini sürekli olarak sarsacak, Türkiye'nin önceliklerini göz ardı edecek hale gelirse bu sorgulanır.
Bu nedenle bir yerde durulması gerektiğine inanıyorum. Daha önce de yazdım Somali'ye yardım kampanyasına tabii ki
evet ama Somali'nin yeniden inşasına kesinlikle hayır!
Hele de bu iş "duyarsız düşman Batı, duyarlı Müslümanlık" retoriğine oturtularak yapılırsa medeniyetler çatışmasının altına odun atılmış olur.
Somali'yi gündemde tutalım, global platformda duyarlılık isteyelim,
yiyecek-giyecek yardımı yapalım,
hijyen unsurlarını sağlayalım, öğretelim ama bir yerde de durmasını bilelim. Benden uyarması...
Kılıçdaroğlu kayıp!
Gördüğünüz üzere
seçim pompalamasından sonra Kılıçdaroğlu kayıp! Bazı medya onu pompaladığı zaman zorlama olarak sesi çıkıyor, aksi durumda resmen kayıplarda.
Seçim döneminde bir ara ben bile "galiba biraz liderlik tavrı kazanıyor" diye düşünmüştüm ama daha seçim bitmeden "balon" yazımla size durumu ifade etmiştim. Şimdi de diyorum ki
CHP Kılıçdaroğlu'nun liderliği ile hiçbir yere gidemez. O bir zoraki lider ve "pompalama" olmadığında da gerçek ortaya çıkıyor.
Tabii CHP'nin
politika üretmedeki sorunlarını bir yana bırakıyorum. Hâlâ "ikna odaları kahramanı" Nur
Serter gibi isimlerin
siyaset yaptığı CHP ne kadar AK Parti ile kafa kafaya çarpışabilir; bu ciddi olarak kafamı kurcalıyor.
Bu arada,
parti meclisi sözcüsü
Birgül Ayman Güler de vitrine çıkmadan önce bir berbere gitse, iki pudra sürse diyorum.
Tamam devrimi köyden başlatacağız, "1
Mayıs işçinin, emeklinin bayramı" da, konuşmacının çekiciliği de iknayı artıran bir unsur yani.
Abartın demiyorum ama eşik seviyesinin de altında kalmayın. Pazardan gelmiş, ekrana çıkmış gibi görüntü oluyor. Bilmem anlatabildim mi?
Çekirgelik
Kendimizle ilgili son keşfimiz, yarattığımız etkidir. W. BOYD