Geri sayım başladığından beri
Fenerbahçe tekrar futbolu gündemine döndürmeyi başardı. Aykut
Kocaman yaklaşan Süper Lig ve
Şampiyonlar Ligi maçları öncesinde,
takımı milli maçlar için dağılmadan, çimentolamayı bitirmek için yoğun çalışmış.
Almanya kampının temposunun oyuncular üzerindeki etkisi hemen hissediliyor. Palermo'da sıcak ve nemli hava ile birlikte, yere saplanmış ayaklarını kurtarmak ister gibi koşan bir takım vardı.
Kocaman ilerde üçlü olmak istiyor. Hemen her maçta bunu deniyor ve her seferinde eski düzene geri dönmek zorunda kalıyor. Dün de aynısı oldu. 15'de gelen gol sonrasında Mamadou Niang'ı merkeze çekip,
Alex ile yakınlaştırdı, Stoch ile orta sahayı bir fazlalaştırdı ve problemler bitti.
İkinci deneme ise özellikle duran toplardaki alan savunması.
Nürnberg maçı gibi, İtalya'da da her serbest vuruşta topa önce
rakip dokundu. Kesimal-
Bilica ikilisi "aksak" konumundalar. Lugano'nun gelmesi, Yobo'nun dönmesi bu problemi çözer mi? Sanmıyorum...
Andre
Santos geçen seneye geri dönmüş. Beyefendi yine
küçük dağları yaratmış gibi. Sahada kafasına göre takılıyor, istediği gibi topu kullanıyor, keyfi varsa geriye koşuyor. İki golde de yüzde yüz hata sahibiydi ama yüzü kızarmadan, hakemin kırmızısıyla saha dışına gitti. İki resmi maçlık hakkı vardır Aykut hoca'da. Sonra kulübede oturup, etrafındakilere de "Ben milli takımda oynuyorum, burada niye oynamıyorum" dedikodusunu yapmaya başlar.
PAS KÖPRÜSÜ KURULUNCA...
Palermo'nun bir haftası var. Son
hazırlık maçına çıktılar ama "yarım" Fenerbahçe'nin düzenine uymak zorunda kaldıkları gibi, ikinci 45'i 10 kişi oynayan rakiplerini sıkıştıramadılar bile. Bunun tek nedeni Fenerbahçe'nin pas köprüsünü kurmaya başladığında, eksikliğini de rafa kaldırması. İlerdeki günler eğer Aykut Hoca'ya kadro rekabeti yaratma şansı getirirse, beklenen agresiflik de sahaya
döner.
Ve Alex... Top onunla her temas ettiğinde "dili çözülüyor"... Kaptan kaldığı yerden devam ediyor. Fenerbahçe taraftarı ve sahada tüm takıma da güven veriyor.