Ağustos başında Tillo'ya (Aydınlar'a) gittik. Molla Burhaneddin Hoca'mızın Kur'an kursunu da ziyaret ettik. 400 civarında talebeleri var. Üçüncü ağızdan
Medine-i Münevvere'de Mescid-i Nebevî'de görevli birisinden naklen şöyle dedi:
"Gece vakti Mescid-i Nebevî'nin bütün kapılarını kapattık. Biraz sonra Cibril Kapısı'nda bir zât, kapıların kendiliğinden açılması ile içeri girdi. Doğru Muvacehe'ye gitti... İbadetini ve duasını yaptı ve dönüp gitti. Bir şey sormaya cesaret edemedik. Gelen kesin bir insandı ama kimdi? İkinci gün de aynı yerden aynı şahıs açılan kapıların ardından içeri girip doğruca Muvacehe'ye gitti. Oradan ayrılırken karşısına geçip kim olduğunu sorduk. 'Ben öldükten sonra söylemeniz şartıyla söylüyorum: Ben Sultan
Abdülhamid Hanım!' dedi."
Molla Burhaneddin
Hocaefendi umreden yeni gelmiş, hepimize bir kutu
hurma birer tane de Medîne
kokusu
hediye etti. "Şu
Ramazan gününde
akşam iftar edersiniz." dedi. Bizi dışarıya kadar oğlu Alâadin Efendi uğurladı. Bunlar Hâlidî...
Oradan Şeyh Bedreddin Hocaefendi'ye ziyarete gittik. Bizi oğlu Hayreddin Bey karşıladı.. Vardığımızda duha namazı hazırlığında idi. Kur'an kursunda talebeler vardı. Bizimle sohbet etti. Ülkemizin gittikçe iyiye gittiğini, bazı şeylerde acele etmemek gerektiğini söyledi. Abbasîlerden. Oğlu bize Sultan Memduh'un büyük bir divanını verdi.
Oradan Hâfız Tâhâ'nın ziyaretine Sultan Memduh Câmîî'ne gittik. O da Abbasî... Bize birer koku verdi... Camînin haziresinde medfun Sultan Memduh hakkında bize bilgi verdi.
Şeyh Bedreddin'in oğlu Hayreddin Bey'in bize eserlerinden, "Mahzenü'l
Esrar - 1 - " isimli divanını verdiği ve Şeyh Tâhâ'nın da kendisinden bahsettiği Sultan Memduh Hazretleri (1761-1848), Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri'nin mürşîdi olan İsmail Fakirullah Hazretleri'nin torunlarındandır. Sultan Memduh, İbrahim Hakkı'dan dînî ilimlerin yanı sıra edebiyat, matematik ve
astronomi de okumuş ve tasavvuf yoluna meyletmiştir. Asıl ismi
Mahmud'dur. Ama kendisi gibi iki tane daha Mahmud isimli amca oğlu akranı olduğu için kendisine Memduh ismi de ilâve edilmiştir.. Bu divanda İlâhî Aşk terennüm edilmektedir...
Daha sonra Abbasîlerden meşhur allâme ve müfessir Molla Bedreddin Hocaefendi'nin oğlu Molla Nureddin Sancar ile görüştük. Molla Bedreddin Van'da olduğu için görüşemedik. Nureddin Hoca hakkında bir arkadaşımdan şunları dinlemiştim: Siirt'te
hizmetin talebelerine hadis dersleri veriyordu. Bir meseleden dolayı derslere ara veriyor. Ama rüyasında, Efendimiz'in ve Üstad Hazretleri'nin bulunduğu bir yere gidiyor fakat, "Sen hadis derslerini terk ettin." diye almıyorlar. Hemen tekrar hadis derslerine başlıyor... Derin, dertli bir insan... Fakirullah Hazretleri'nin torunlarından olan bu Nureddin Bey'in, ağabeyi Cemaleddin Hoca ve küçüğü Abdulhakim Hoca ile Konya'da bulunurken de komşuluğumuz olmuştu...
Asırlardır, dîn-i mübîn-i İslâm'a hizmet eden Tillo'yu ve bilgelerini ilk defa 1986'da ziyaret etmiştim. Ama şimdi çok daha iyi gördüm... Bu büyük âlim ve mürşidler kendileri gibi allâme dedelerinin izinde ellerindeki imkânlar nisbetinde hatta onları da zorlayarak hizmet veriyorlar.
Gönüllerindeki aydınlık sîmalarına vurmuş olan ve dağ gibi duruşlarıyla insanımıza istikameti gösteren bu devâsa kâmetlere ve gerçekten muhtaç olduğumuz bu
Anadolu tutkalına, birliğe- beraberliğe hizmet eden bu beklentisiz rehberlere, hükümetimizin ve
Diyanet İşleri Başkanlığı'mızın elden gelen her türlü desteği vermesi gerekmektedir...