Kadir Gecesi, Mevlid, Regaib, Berat ve Miraç geceleriyle birlikte kutladığımız mukaddes zaman dilimlerinden. Yalnız Kadir'i diğerlerinden ayıran köklü farklılıklar var.
Kur'an'da "bin aydan daha hayırlı" olarak bizzat zikredilmesi, Efendimiz'in (sas) aynı istikamette gecenin ehemmiyetini anlatan kavli beyanlarıyla geceyi değerlendirme adına yaptıkları
ibadetler.
Kadir Gecesi'nin hangi güne denk geldiği öteden bu yana müzakere mevzuudur
İslam uleması arasında. Son 10 günün tek gecelerinde veya
Ramazan ayının 27'sinde ağırlık kazanan iki görüştür. Bununla beraber özellikle
Ramazan ayı boyunca her geceyi "Kadir" bilip değerlendirme hep
tavsiye edilir bizlere. Bunu ifade sadedinde
Hocaefendi kendi ifadeleriyle der ki: "Ramazan ayının 27'sinde Kadir Gecesi'ni
arama avamın, son 10 gününde arama havassın, bütün Ramazan boyunca arama havassu'l havassın, bütün sene içinde arama ise mukarrabinin özelliğidir."
Kendi yerimizi tespit edelim
Şimdi bir nebze durup düşünelim bu tesbit karşısında ve önce şu soruyu soralım kendimize; biz ne olmak, hangi kategoride yer almak istiyoruz. Ardından verdiğimiz cevaba göre Hocaefendi'nin Kadir Gecesi'ni arama, bulma ve değerlendirme ekseninde tutmuş olduğu aynanın karşısına geçelim ve yerimizi tesbit edelim. Evet; biz neredeyiz? Avam, havas, havassu'l havas veya mukarrabin?
Herkes bu sorunun cevabını kendi muhasebe ve murakabesi ile bulmaya dursun; ben başka bir hususa intikal edeyim: Hocaefendi, Kadir Gecesi'nin bin aydan daha hayırlı olmasının belli şartlara bağlı olarak tahakkuk edeceğine inanıyor. Aşağıda şartları okuyunca göreceksiniz; buna göre Kadir Gecesi'nin bin aydan hayırlı olması şahıslara göre değişebiliyor. Bu şu demek, sizin için bin aydan hayırlı olan bir başkası için değildir; değildir çünkü şartlarını haiz değildir, gereklerini yerine getirmemiştir.
Nedir o şartlar? "Bir; o gecenin gerçekten Kadir Gecesi olması. İki; insanın Kadir Gecesi'nin bin aydan daha hayırlı olduğuna hakikaten iman etmesi. Üç;
inanç, ufuk, hal ve makamına göre değerlendirmesi." Bunları anlattıktan sonra şu tahlili yapıyor Hocaefendi: "Bu demektir ki bin aydan hayırlıdır ayetini mutlak manada anlama yerine yukarıdaki unsurların bulunup bulunmamasına bağlı olarak 'senin için bin aydan hayırlı olabilir' şeklinde anlamak daha doğrudur."
Belki çoklarımız için çok yeni olan bu yaklaşımın tereddütle karşılanacağı ihtimaline binaen şunları da ilave ediyor yaptığı tahlile: "Eğer bu şartlar tecemmu etmediyse, yani gece Kadir değilse, şahıs ona inanması gerektiği ölçüde inanmıyorsa ve ibadet u taatinde kendisinden beklenen yüreği ortaya koyamadıysa, bilmem ki onun için bin aydan hayırlı olur mu?" Bunları dedikten sonra sözlerini şöyle bitiriyor: "Dolu dolu yaşanırsa dolu dolu ikram olur."
Heyecan ve şevk sürekli olmalı
Kadir Gecesi ile alakalı son söyledikleri şunlar Hocaefendi'nin: "İslami değerlere
muhalif olmamak, bid'atlara girmemek şartıyla
Mukaddes Emanetler, Lihye-i Şerif,
Eyüp Sultan, evliya, asfiya türbelerini ziyaretler tabii ki yapılabilir ama ruhumuzda ve gönlümüzde İslami aşk, şevk ve heyecan uyanması şartıyla."
Sonra? Sonrası kolay. Elde edilen bu heyecan, aşk ve şevki biz, dini hayatımızın devam ve temadisinde kullanırız. Ramazan ayındaki elde ettiğimiz ibadet formunu, hem maddi hem de manevi yönleri itibarıyle Ramazan ayı sonrasında da derinleştirerek ayrı ufuklara doğru yürürüz. Kemmiyetten keyfiyete, keyfiyetten kemmiyete sürekli yükselen bir ivme ile sıçrar dururuz. Zaten avam'dan başlayıp mukarrabine doğru giden merdivenleri aşmak başka türlü nasıl olacak ki?
Ramazan'ın ortasında bu meseleyi gündeme getirmem, Ramazan'ın her gecesinin Kadir Gecesi olarak değerlendirilmesine katkı sağlamak içindir. Keşke Ramazan'ın ilk günü kaleme alsaydım. Kadir Geceniz şimdiden
mübarek olsun! Nice kadrini hakkıyla takdir ettiğimiz Kadir gecelerine kavuşmak ümidiyle.
***
Sohbet notları:
Tabiin'in isimlerinin geçtiği yerlerde de "radiyallahu anh" diyelim. Bizden bahsederken "Osman Çavuş,
Fethullah Onbaşı" diyebilirsiniz ama onların bahsinin geçtiği yerde dememelisiniz; çünkü sıradan insanlar değil onlar. Özel donanımla yaratılmış, İslam'ın bize intikalinde çok önemli misyon eda etmişler. Vefa borcumuz var onlara. Vefa borcu ise saygılı olmakla ödenir.
Günümüzde selefe karşı ciddi saygısızlık var. Sıradan insanlarmış gibi bir kabul var. 'Peygamber de bizim gibi insan' deme küstahlığına kadar vardı bu saygısızlık maalesef. Bencillikten, egoizmadan kaynaklanıyor bu. Bu hatanın
tamir edilmesi, tahripçilere karşı tamirci olunması şart. Müminlerde onlara karşı saygı ve hürmet duygusu yeniden uyarılmalı.
Ümitbahş bir
sistem düşünüyorsanız, ümitbahş olan insanlara sahip olmanız lazım. Unutmayın, salah ancak salih insanlarla ikame edilir.
Din kimindir? Usulünden füruuna dine kim sahip çıkıyorsa, din onundur.
Gecesini gafletle geçiren insan o günü kaybetmiş demektir. Rahatını terk edemeyen rahata eremez. Bir gece teheccüde kalkmak,
seccade ile öpüşmek, biraz
gözyaşı, sıkıntıları, musibetleri ve aşılmaz zannedilen problemleri aşmaya yetebilir. Aaah,
Allah ile münasebetimizi bir halletsek, bütün problemlerimiz hallolacak. O'na yönelme maiyyet-i İlahiyye sığınmanın sırlı anahtarıdır.