Son bir ayda
PKK, 40 asker ve polisimizi şehit etti. 15 Temmuz'da Silvan'da pusuya düşürülerek şehit edilen 13 askerin ardından, önceki gün de yine pusuya düşürülerek 8 asker ve bir köy korucusu şehit oldu.
Başbakan Erdoğan'ın "
bıçak kemiğe dayandı" demesinin ne anlama geldiği tartışılırken, jetler
Kuzey Irak'taki PKK kamplarını bombaladı.
PKK gerçekten ne yapmak istiyor? Doğrudan polise ve askere yönelik saldırıların asıl amacı nedir?
Önce 'PKK nedir?' sorusunun cevabı aranmalıdır. PKK, Tamil gerillalarından sonra dünyanın en kanlı ikinci
terör örgütüdür. Bütün
terör örgütleri, güçlenmek için etnik, dini ya da mezhep tabanına dayanmaktadır. Birbiriyle irtibatları vardır ve hepsi ülkeler arasındaki güç ve menfaat savaşlarında, başka devletlerin istihbarat örgütlerinden
destek alırlar. PKK'nın ardında 28 devletin desteğinin bulunduğu gerçeği, olan biteni anlamamızda kolaylık sağlar.
Kimse PKK'yı, dağda, bayırda, şehirde, kırsalda,
Avrupa'da
Kürtlerin haklarını korumaya çalışan bir örgüt olarak algılamamalıdır. PKK,
Türkiye ile uğraşanların, bizim önümüzü kesmek için yararlandığı bir
taşeron örgüttür.
PKK,
Kürt sorununun çözümünü asla savunmuyor. İki hususu hatırlatayım. Birincisi, Kürt halkı Müslüman'dır. Ama PKK, Kürtlerin dini olarak
Zerdüştlüğü
savunmaktadır. Şanlıurfa'nın BDP'li
Suruç Belediyesi, yaptırdığı
düğün salonuna
Zerdüştlük'ün kutsal kitabının ismini koydu: Avesta. Siirt'e bağlı
Kurtalan ilçe belediyesinin BDP'li başkanı da geçtiğimiz aylarda ilçedeki parka Zerdüşt figürlerinin olduğu heykeller ve tabletler yerleştirmişti. Murat
Karayılan, Almanya'da yayımlanan kitabında, "Kürtlerin ideolojik kimliği ve
inanç dini" olarak tanımladığı 'Zerdüştlük' için övgüler yağdırmıştı. Karayılan şunu da diyordu: "İran'daki Şia gibi İslam'ın Kürtlere özgü bir yorumu geliştirilmediği için
İslamiyet, Kürtlerde bölünme, parçalanma, başkasına bağlanma ve
zayıflama nedeni olmuştur."
PKK, Kürt sorununu çözümünü savunmuyor. İkinci hususu hatırlatayım. Kürt sorunu, insanı öne çıkaran, evrensel demokratik değerleri hâkim kılan bir
demokratikleşme ile çözülebilir.
AK Parti hükümeti, kurulduğu günden beri Türkiye'nin demokratikleşmesi için çabalıyor. PKK ve onu destekleyen siyasi Kürtçü çizgi ise demokratikleşmeyi engellemeye çalışıyor. Hem de "barış" ve "
özgürlük" diye diye... Hatırlayınız, Meclis'te anayasa değişikliği oylamalarında BDP, parti kapatılmasını zorlaştıran maddeye destek vermedi. 12
Eylül 2010'daki demokratikleşme referandumunu boykot etti. Şimdi de seçimlerin üzerinden haftalar geçti, Meclis'e gelip
yemin etmiyorlar.
PKK neden demokratikleşmeyi istemiyor? Çünkü faşist bir yönetimi "özerk
Kürdistan" yutturmacası ile kuramayacak. Dağdaki militanları "öz savunma gücü" yapıp halkı
baskı ile sindiremeyecek. Çünkü PKK, Demokratik Türkiye'de devre dışı kalacak.
Şimdi başlıktaki sorunun cevabını verelim. Terörü tırmandıran PKK değil, onu kullananlardır. Dünya
siyasetinde yıldızı parlayan, yeniden denge unsuru olmaya başlayan Türkiye'nin önünü kesmek isteyenler devrededir... Türkiye'nin bölgedeki politikalarından rahatsız olanlar devrededir. 'Kimler onlar?' diyorsanız, 2002'ye kadar PKK'yı
terör örgütü olarak tanımayan Avrupa ülkelerine bakınız. Türkiye'nin
İsrail ve
Ermenistan politikalarından çok rahatsız olan ABD'deki lobilere bakınız. Türkiye'nin komşularına bakınız. Mesela kendi halkını bombalayıp Türkiye'nin ikazlarından rahatsız olan Suriye'ye bakınız... Irak'ın ABD tarafından işgalinden sonra eli daha da güçlenen İran'a bakınız. Her zaman İsrail'e bakınız...
Beni üzen, terörü tırmandıran bu kadar güç varken, ülkemizde hâlâ bir
sivil-asker problemi olmasıdır.
Anayasal kurumlar arasında, siyaset dünyasında bir
kavga görüntüsü bulunmasıdır. Neden büyük, müreffeh ve demokratik Türkiye için yürekler topluca çarpamıyor? Çok mu zor?