New York'ta mahzun cami


Brooklyn'de bir câmî ziyaretimiz oldu. 1907'de Litvanya Tatarları tarafından yapılmış. Yeşil boyalı bir bina. Tam üzerinde birkaç metre boyunda minareye benzer bir yapı üzerinde hilâl var. Birinci katın bir bölümü cenaze yıkamak için tahsis edilmiş. İdare odasının kapısında "Lâ ilâhe illallah, Muhammeder Rasulullah. American Mohammedan Society, 2 Şubat 1907" yazılı. Vakfın kuruluşunu gösteriyor. Duvarlarda pek çok resim var... Dönem dönem cemaati gösteriyor. İlk dönem sarıklı cübbeli insanlar var... Sonra sarıklı hocalar yanında sarıklı çocuklar yani talebeler var... Sonra hocalar yanında, örtülü, açık, yarısı örtülü hatta şapkalı hanımlar ve karışık çocuklar var... 1930 yılından 1948'li yıllara doğru çok kalabalık piknik fotoğrafları var... Sonra azala azala bugüne geliyor. Sırf cenazeler için açılır hale gelmiş... Geçen seneki Kurban Bayramı namazına gelen arkadaşlar "Dört beş ihtiyar erkek ve birkaç kadın geldi ve cenaze yıkayan hoca namaz kıldırdı. Hatta o çok yaşlı ihtiyarlardan birisi secdeden kalkamadı. Namazdan sonra biz kaldırdık." dediler. Bize câmîyi açıp gezdiren 60 yaşına yaklaşmış en genç ve ismi de Jack olanı dedi ki: "Ben çocukluğumda gelirdim, koskoca câmî dolardı, ben en arkada zor yer bulurdum." Kitaplığında Kur'an-ı Kerim'ler, elyazması ve taş basma kitaplar var.. Jack, amcasının bir kitabını gösterdi. Elyazması dualar, dua ayetleri. Bir Kur'an-ı Kerim getirdi 1882'de Kazan'da basılmış; taş baskı. Kitaplıkta bol miktarda, İngilizce yazılmış ilmihal kitabı vardı. 1947'de "İslâmın Temelleri" ismiyle basılmış ciltli, kitap şeklinde kalın defterler de vardı. Elyazmalar... Dualar, evrad ve zikirler. Aralarında anlayabildiğim kadarı ile Tatarcadan çok Oamanlıcaya benzeyen ifadeler var... Bir tane Türkiye'de basılmış ama o câmîye vakfedilmiş ve iç kapağında "Hediyesi 12 Lira" yazan bir de Kur'an-ı Kerim var... Babalar ve anneler buraya getirilip seyrettirilmeli ve "Eğer nesillerimize sahip çıkmazsak, işte netice böyle olur." mesajını vermeli diye düşünüyorum... Tam bir ibret müzesi... Belli ki Amerikan potasında, toplumun katmanları arasında eriyip gitmişler... Benlik ve kimliklerini kaybetmişler. 1900'ün başında Detroit'te de câmîler yapılmış ama gençler gelmeyince, kapanmış sonra satılmışlar... Şimdi bu câmî de aynı tehlike ile karşı karşıya... Aslında esas sıkıntı, bunu dert edinen insan yok. Bu gençler câmîye nasıl çekilebilir? Bunun için ne yapmak lazım?.. Bu insanlarımızın: Tatar ve Müslüman kimlikleriyle Amerikan vatandaşı olarak entegre olmuş, bu muazzam kültürler mozaiği içinde kendi kültür ve inanç renkleri ile açan bir çiçek gibi kendilerini göstermeleri lâzım. Eğer kendi özellik ve güzellikleri ile kalırsa Amerikan toplumuna bir zenginlik kazandırırlar... Aslında Amerika'daki bütün Müslüman milletler, öz kültürlerini koruyarak nesillerini çağın şartlarına göre çok iyi yetiştirmek zorundalar. Gençlerin şahsî ve meslekî gelişimlerinin sağlanması, kültür şokunun minimize edilmesi, çeteler ve uyuşturucular gibi menfiliklerinden korunması icap ediyor. Bunun için câmîlerin yanında kültür merkezlerinin de açılması, en küçükten en büyüğüne hitap ederek cazibe merkezleri haline getirilmesi gerekiyor. Buralarda, derslerini takviye kursları, sportif faaliyetler, kültürel etkinlikler, önemli milli ve dini günlerini anma, konferanslar tertipleme hatta iş dünyası ile ilgili çalışmalar da sergilenmelidir...
<< Önceki Haber New York'ta mahzun cami Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER