Zekeriya Öz'ün yerine gelen
Cihan Kansız döneminde, savcı
soruşturma refleksleri ciddi şekilde değişti.
Zekeriya Öz, CMK'nın savcıya verdiği yakalama,
gözaltı,
arama, elkoyma ve tutuklamaya sevk yetkilerini ihtiyaç duydukça kullanıyordu.
Azami randımanla ve isabetli bir şekilde yetkilerini kullandı
Savcı Öz.
Kamuoyu ve bazı gazeteci meslektaşlarımız, savcıların bu tür yetkileri yoğunlukla kullanmasına alışkın olmadıkları ve operasyonel saha savcılığının ne olduğunu bu zamana kadar görmedikleri için yapılanları anlamakta zaman zaman zorluk çektiler.
Ama asrın soruşturmasında karanlık dehlizlerde iç içe geçen kadim düğümleri çözmek için bu yetkilerin kullanılması elzemdi.
Çünkü bu tür on yılların ördüğü illegal kronik ilişkilerden doğan soruşturmalar, adi bir adam öldürme,
taciz veya uyuşturucu suçları gibi soruşturulmaz.
Dikkat ederseniz Cihan Kansız'ın
savcılık döneminde gözaltı, arama ve özellikle tutuklamaya sevk işlemi yapılmadı.
Ne yaptı Savcı Cihan?
İnternet Andıcı soruşturmasında esasen kendisinin gözaltı emri verip ondan sonra tutuklamaya sevk etmesi gereken isimler hakkında bu tedbirlere başvurmadı.
Normalde suç silsilesini oluşturduğunu düşündüğü, E.
Org. Hasan Iğsız, Org.
Nusret Taşdeler, Korg. İsmail Hakkı
Pekin, Tümg. Hıfzı Çubuklu'ya gözaltı işlemi yapıp ifadelerini aldıktan sonra tutuklamaya sevk talebiyle mahkemeye göndermesi ceza yargılamasının rutinidir.
Ama o bunları yapmadan, ifadesini aldığı bu
generalleri serbest bıraktı, tutuklamaya sevk etmedi ve iddianameyle
dava açtı.
Ve iddianameyle birlikte ilgili asker şahıslar ve
generaller hakkında yakalama emri çıkarılmasını talep etti.
İfade alındıktan sonra savcı kişiyi serbest bırakmıyorsa tutuklamaya sevk etmesi gerekir.
Benim sevgili savcıya sorum şu:
Madem iddianamede yakalama talep edeceksin, o zaman neden bu şahısları ifadesini aldıktan sonra serbest bırakıyorsun?
Aslında bu sorunun ve rutin dışılığın muhatabı Savcı Cihan değildir.
Hazırladığı iddianamede ilgili sanıklar hakkında yakalama emri talebinde bulunmayı düşünen savcı, ifadesini aldığı o kişileri ifadeden sonra serbest bırakmamalı, tutuklamaya sevk etmelidir.
Maalesef kamuoyunun ve işin hakikatini bilmeyen bazı gazetecilerin ayyuka çıkan naraları, yeni
Ergenekon savcısını bu şekilde rutin dışı davranmaya zorlamıştır.
Yani yeni Ergenekon savcısı elini taşın altına koyup Zekeriya Öz gibi yıpranmak istemiyor.
Ne diyeyim haklı da.
Ceza yargılamasını bilmeden bu kadar cazgırlık yapan kalemşor varken ne yapsın Savcı Cihan?
Diğer yandan İnternet Andıcı soruşturmasında "sayın
komutana arz" şerhinin altında imzası olan orgeneral, ne kadar suç statüsünde kabul ediliyorsa, dönemin
Genelkurmay Başkanı en azından o kadar sorumludur.
Zira
Genelkurmay Başkanı'nın bilgisi harici böyle bir çalışmanın daha başlangıçta hayat bulması bile mümkün değildir.
Genelkurmay'ın rutin işleyişi gereği "sayın komutan"ın sözlü bilgisi dâhilinde çalışmaya başlanır, çalışma olgunlaşınca "sayın komutan'a" yani Genelkurmay Başkanı'na onay için arz edilir.
Amacım savcı ve mahkemeyi etkilemek falan değil, bu konuda hukuki eleştirimi serdetmektir.
Kimsenin tutuklanması için çanak tutuyor da değilim.
Fakat basına yansıyan ifadeler ve suç örgüsündeki silsile dikkate alındığında
İlker Başbuğ'un tutuklanması, ceza yargılamasının rutin ve eşit işleyişinin gereğidir.
Serbest kalması
sürpriz (eşitsizlik), tutuklanması doğaldır.
Kaldı ki
İrticayla Mücadele Eylem
Planı'nda da Dursun Çiçek'in haklarında yakalama emri verilen üst general kadrosunun yargılama sürecine girmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
Göreceğiz ceza yargılamasının endamını.
İnternet Andıcı ve İrticayla Mücadele
Eylem Planı neyin alt bölümleriydi?
Lahika-1 planının.
Genelkurmay'ca "Komuta katında onaylanmış böyle bir plan bulunmamaktadır" açıklaması yapılan Lahika-1 skandalında Genelkurmay Başkanı kimdi?
Askeri
bürokrasi içinde böyle suçlar bir kadro hareketi/silsilesi şeklinde işlenir.
Yaşar Büyükanıt'ın soruşturmadan kurtulması mümkün değil.