Bülent Arınç televizyondaki izdivaç programlarını görünce kusmak istiyormuş.
Haşemalı bir kadını, sahibi olduğu evin bulunduğu
sitenin havuzuna "çoğunluk istemiyor" diye almamışlar.
Ramazan'da
sokakta sigara içen kadın "söndür şunu" diye tartaklanmış.
Şort giyen kadın sokak ortasında evire çevire dövülmüş. (Sonradan bu haber yalanlandı!)
Tüm bu tepkiler hoşgörüsüzlük sonucu oluşan tepkiler mi?
Örneğin Bülent Arınç televizyonda sevmediği programları hoş görmeli mi? Tabii hayır. Kimseye saygısızlık etmeden bu programları eleştirmeli, görüşlerini ifade etmeli.
Site sakinleri örtünmeyi, haşemayı onaylamak zorunda mı? Yani örtünmenin faziletlerini takdir etmek zorundalar mı? Tabii ki hayır. Haşemalı kadını, saygıda kusur etmeden eleştirebilir, örtünme konusunda fikirlerini söyleyebilirler.
Oruç tutanlar Ramazan'da sokakta sigara içen kadına hoşgörü göstermek zorundalar mı? Kesinlikle hayır. Onu bu davranışı ile ilgili eleştirebilirler. "Böyle yapma!" diye uyarabilirler. Aynı şekilde şort giyen kadını da.
Amaaa...
Bülent Arınç da, site sakinleri de, sigara dayağı çekenler de, şort giyen kadını tartaklayanlar da farklı kişiye, farklı zevke, farklı davranışa, farklı inanışa tolerans göstermek zorundadırlar.
Ne demek tolerans?
Yani o kişinin, o programın, o davranışın farklılığını unutarak eşit davranmalıdırlar. Tolerans hoş görmek değil eşit davranmaktır. Sevilmeyen programı da yayınlanabilir kılmaktır. Sigara içeni de içmeyeni de tartaklamamak, aynı şartlarda işe almak ya da işten çıkartmaktır. Şortsuza hangi hakları sağlıyorsan şortluya da aynı hakları sağlamaktır. Mayoluyu nasıl havuza sokuyorsan haşemalıyı da aynı şartlarda havuza sokmaktır. Birlikte yaşayabilmenin ön şartı hoş görmek değil, eleştirmek ama tolere etmektir.
Lütfen gidip
İlahiyat Profesörü Hayrettin
Karaman'ın Yeni Şafak'ta yazdığı "çok dinli, çok kültürlü, çok ahlaklı bir
toplumda
Müslüman dine aykırı davranışı hoş görmeyecek tahammül edecek" ana fikirli yazısını bir de bu gözle okuyun.
Müslüman, dinine aykırı, kendini rahatsız eden bir davranışa tabii ki tebessüm etmek zorunda değil ama tebessüm etmediği kişiye eşit davranmak zorunda.
Karaman "hoşgörü" kavramından yola çıkıp hoş görmenin beyinde bıraktığı pozitif anlam üzerinden yorum yaptığı, tolerans kavramına açıklık getirmediği için analizi sert kaçıyor ve farklı yerlere, hatta faşist toplum özlemine doğru çekilebiliyor.
Eğer Karaman bu açıklamamdan sonra "
Hayır, Müslüman toleranssız olmalı" diyorsa kusura bakmasın ona, bu saatten sonra
teravih namazının gerekli olmadığını söyleyen Prof. Dr.
Yaşar Nuri
Öztürk muamelesi yaparım.
Kusura bakmayın ama din bilimi için çalışmak hiçbir bilim adamını
peygamber yapmaz. Onu kutsal bir mertebeye taşımaz. Nasıl Yılmaz Özdil'in kışkırtıcı yazılarını eleştiriyorsak çok dinli, çok kültürlü, çok ahlaklı bir toplumda barış içinde yaşama şansımızı tehlikeye sokacak dini yazıları, yorumları ve yazarları da hoş görmemeliyiz!
Ama onlara da tolerans göstermeliyiz. Farklı olsalar da onlara yazı yazdırılmaları, işe alınmaları konusunda eşit davranmalı, hiçbir şekilde seslerini kısmamalıyız.
Liberal demokrat görüş budur.
Çekirgelik
Düşünme... Bak! LUDWIG WITTGENSTEIN