Org. İlker Başbuğ,
emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'a demeç verdi ve mülâkat
Milliyet gazetesinde 2 gün yayınlandı. (7-8
Ağustos 2011) Yazıda, terörle mücadelenin askerle yapılması gerektiği, zira özel harekât polislerinin başarılı olamayacağı iddiası dikkatimi çekti. Teknik bir konu olduğu için, özel polis timleriyle askerin mukayesesini yapamayacağım. Sadece, TSK'nın 1984'ten beri devam eden şiddet eylemlerine karşı çok büyük bir başarı sergileyemediğini söyleyebilirim. Ama diyebiliriz ki,
sivil iktidar da üzerine düşeni yapmadı,
yasakçı bir zihniyeti benimsedi, Güneydoğu'da beklenen
ekonomik kalkınma gerçekleşmedi, dolayısıyla terörü besleyen
bataklık kurutulamadı. Bu söyleme de hak veriyorum.
Konu, "
Polis mi daha iyi mücadele eder, yoksa asker mi?" olmamalı.
Amaç,
1)
Askerliğini yapan gençlerin çok az bir tecrübeyle, 5 haftalık eğitimle sınıra sürülmemesi, PKK'lılarla karşı karşıya getirilmemesi.
2) Terörle mücadeleyi, sivil denetim altında, profesyonel birliklerin yürütmesi.
Öyle hadiseler yaşandı ki, her
baskına, her şehit olayına kuşkuyla yaklaşıyoruz. Hiçbir şeffaflık yok; "Kol kırılır, yen içinde kalır" zihniyeti hâkim.
Bazı örnekler:
21
Ekim 2007'de, 13 askerin şehit olduğu
Dağlıca baskını. Baskından 9 gün önce, teröristlerin
bölgede hareket halinde bulunduğuna dair "ivedi" damgalı Van Jandarma Asayiş
Kolordu Komutanlığı
raporu,
Genelkurmay Başkanlığı'nın,
Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nın, İkinci
Ordu Komutanlığı'nın
İstihbarat Daireleri ile, Dağlıca Tabur Komutanlığı'nın bağlı olduğu
Hakkâri Dağ Komando Taburu'na ulaşmıştı. Rapor 12 Ekim 2007 tarihini taşıyordu. Baskın 21 Ekim 2007'de gerçekleşti. Neden
tedbir alınmadı?
11 Ağustos 2008'de,
Erzincan /
Kemah ilçesi, Sarıyazı-Olukpınar köyleri yol ayrımında
mayın patladı; 9 asker şehit oldu. Burada da çok söylentiler çıktı. Gizli
tanık Hazar, olaydan 6 gün önce, 6 teröristin Sarıyazı köyüne doğru gittiği haberini yetkililere verdiğini ileri sürdü. Sarıyazı köyü muhtarı Zeki de,
Binbaşı Nedim'i önceden haberdar ettiğini belirtti. Bölgede teröristlerin olduğu biliniyordu ama askerleri taşıyan
araç zırhlı değildi.
3 Ekim 2008'de, 350 PKK'lının ağır silahlarla
Kuzey Irak'tan
Şemdinli Aktütün Karakolu'na ateş açmaları sonucu, 15 askerimiz şehit oldu. İnsansız hava araçlarının bu konuda ilettiği istihbarat bilgilerinin var olduğu belirtildi. Baskın ihbarının 16 gün önce yapıldığına dair haberler gazetelere yansıdı.
27
Mayıs 2009'da
Hantepe'de mayın patladı, 7 şehit verdik. Bu mayınları,
Çukurca 20.
Sınır Tugay Komutanı
Tuğgeneral Zeki Es, bizzat kendi yerleştirmişti. Ses kayıtları, konunun kapatılıp, PKK'nın üzerine atılmak istendiğini ortaya çıkardı.
19 Haziran 2010'da Hakkâri Şemdinli Tekeli Taburuna bağlı
Gediktepe'de 11 şehit verdik. Oysa baskından önce hazırlanan istihbarat raporu mevcuttu.
Emniyet Müdürlüğü Büro Amiri Başkomiser Ahmet Yiğenoğlu, 16 Haziran saat 21.20'de, Şemdinli Jandarma Karakolu'na, PKK'nın Tekeli karakolu ve buraya bağlı Gediktepe üs bölgesine saldırı yapacağını bildirmişti. Ama "
çoban" sanıldığı için teröristlerin üzerine ateş edilmediği anlaşıldı.
20 Temmuz 2010'da Hakkâri'nin Çukurca ilçesine bağlı Hantepe baskınında 7 şehit verdik. Heronların PKK'lıları tespit ettiği ileri sürüldü. Birçok merkezden bölge BBG evi gibi seyredilmesine rağmen, bölgeye
yardım gönderilmediği iddia edildi. Heron'la ilgili bilgi ve görüntüler internete düşünce, olayın farkına vardık.
***
İlker Başbuğ haklı olabilir. Mutlaka
muvazzaf asker, aldığı eğitim gereği polisten daha iyi savaşıyordur. Ama iyi eğitim almış albayı, yarbayı, hatta binbaşıyı sahada pek göremiyoruz. Ölenler hep, askere gönderilen gençler oluyor.