Gençlerin kulağına çalınmışlığı vardır, hani Gülriz Sururi'nin "bir zamanlar tiyatroyla uğraşmış olması" gibi...
Bizim için daha dündür. Unutmayız, unutturmayız o rezil günleri. Anlatırız, öğretiriz.
Ne zamanın bir işleri? Tam kırk yıl öncesinin bir işleri... 12
Mart dönemi... Daha sonra gelen 12
Eylül döneminin bunun üzerine "tüy dikmiş" olmasından bile, nasıl bir kazurat olduğu bellidir.
Ama bu kazuratta gül bittiğini, bunun da
Demirel "sayesinde" gerçekleştiğini sananlar var.
Efendim Demirel şapkasını alıp kaçarken bakmış, ne yapabilirim diye düşünmüş...
Direnebilirdi, Tağmaç-Gürler-Batur üçlüsünü hemen
emekliye sevkedebilirdi (Eyiceoğlu olayda "aksesuardır", adını bile kimse hatırlamaz.)
Ya da muhtıranın açık seçik tehdidi olan darbenin "fiilen" yapılmasını beklerdi, gerekirse alnının akıyla kodese de girerdi. (Nitekim, dokuz yıl sonra, bu sefer
12 Eylül darbesinde kodesten kurtulamadı. Gerçi kodes
denize nazır, "mutena" bir yerdeydi ama sonuçta kodesti işte.)
Beceremedi, kaçtı. Sıkmadı. Yemedi. Kaçarken, gerek kendi iddiasına, gerekse taraftarlarının kamuoyunda işlediklerine göre "ne yapabilirim de meclisin kapatılmasını önlerim" diye düşünmüş!
Helal olsun. Çünkü efendim, meclisin açık olması önemliymiş.
Meclis açık olursa, uygulanan rezilliğe faşizm denmezmiş.
"Solun manevi önderi",
demokrasi şampiyonu,
paşaların paşası İsmet Paşa da böyle düşünmüş olmalı ki, cuntanın kurdurduğu "sözde
sivil" hükümete, hem de başbakan olarak, kendi adamlarından,
CHP kodamanlarından Nihat Erim'i ödünç vermiş!
İnsan biraz utanır.
"Üç sizden üç bizden" diye çığlıklar atıp, gafil çocukların asılmalarına çanak tutarken de utanır...
Efendim bu Demirel, çok ustaca bir manevra çevirerek, Faruk Gürler'in de
cumhurbaşkanı olmasına engel olmuş. (Gürler'in yüreğine indi, kısa bir süre sonra gürledi gitti.)
Olmuş da, yerine kimi seçmiş?
Fahri Korutürk'ü.
Kimmiş bu Fahri Korutürk, hani Ali Fuat Başgil gibi sivil
aday falan mıymış?
Eski
Deniz Kuvvetleri Komutanı!
Hani, 12 Eylül darbesini "aman benim dönemimde yapmayın, ben köşkten ayrıldıktan sonra yapın" diyen demokrat!
Ecevit hiç olmazsa asker bürokrat yerine sivil bürokrat
tercih edip bize Ahmet Necdet Sezer'i
hediye edecek kadar inceydi...
Demirel böylece bir hamleyle
12 Mart dönemini bitirivermiş.
Türkiye "normale" dönmüş. Emekli paşaların köşke çıkmaları gibi normal bir geleneğe dönüş yapmış. Ama bu sefer
amiral gelmiş. Denizciler çokça rakı içtikleri için karacılardan "daha ileri" sayılırlar ya, belki de bundandır!
Şimdi de koca koca adamlar, Demirel'in, artık "ettehiyyatüye oturmasını" değil, "sivilleşme yolundaki adımları desteklemesini" istiyorlar.
CHP'ye eski DYP adayı Mehmet Haberal'ı "plase eden" adam yapacak bunu!
Cumhurbaşkanlığı döneminde bütün gençliğini bir kalemde çöpe atıp "bürokrasiye tam teslim olan" adam yapacak. AKP'nin seçimi kazanmaması için elinden geleni ardına koymayan adam yapacak, artık eli ayağı pek tutmasa bile.
Belki doksan yaşından sonra, ha?