Libya’da, kimilerine göre
muhalif kimilerine göre isyancı grupların komutanı General Abdülfettah Yunus, geçtiğimiz hafta Brega yakınlarındaki çatışma bölgesinden Bingazi’ye dönerken yanındaki iki komutanıyla birlikte bir suikasta
kurban gitmişti. Yunus,
Kaddafi rejiminin içişleri bakanıyken bu görevinden ayrılmış ve muhalefetin komutanlığını üstlenmişti. Bakanın saf değiştirmesi, Mısır’daki gibi
iktidarın en yakınlarının bile lideri terk ederek karşı tarafa geçme ihtimalini gündeme getirdiği için önemsenmiş, kimse neden Libya’da bir
general içişleri bakanıymış diye sormamıştı.
İçişleri bakanlığı yapmış bir generalin muhalif grupların oluşturduğu ya da oluşturma aşamasında olduğu ordunun başkumandanı olması makul. Ancak, öldürüldüğüne bakılırsa onun bu görevinden fena halde rahatsızlık duyanlar olduğu ve bu kesimlerin ya Yunus konusunda onaylarının alınmadığı ya da Yunus’un bazı faaliyetlerinden kuşkulandıkları söylenebilir.
Rivayet muhtelif
Muhalif Yönetim’in ya da
Ulusal Geçiş Konseyi’nin mali işlerinden de sorumlu petrol bakanı Ali Tarhuni,
cinayeti önce Kaddafi güçlerinin düzenlemiş olabileceğini bildirdi, ardından Übeyde İbni Cerrah Tugayı adlı bir kuruluşun işlediğini duyurdu. Aynı Konsey’in başkanı
Mustafa Abdülcelil ise Yunus yoldayken bir çete tarafından sarıldığını ve
baskın sonucu öldüğünü söyledi. Öte yandan Kaddafi yönetiminin sözcüsü Musa İbrahim, Yunus’un
El Kaide tarafından öldürüldüğünü, isyancılar arasında en güçlü kesimin bunlar olduğunu ve başından beri uluslararası güçlerin esasen
El-Kaide’nin yanında savaşma gafletine düştüklerini söyledi.
Bazı iddialara göre ise Yunus Kaddafi’ye ya da karşı tarafa
yardım eden devletlerden birinin istihbarat örgütlerince öldürüldü; daha ziyade susturuldu.
Özetle Kaddafi, El-Kaide’nin, Muhaliflerin bir kısmı başka bir radikal İslamcı kuruluşun diğer bir kısmı da Kaddafi’nin bu suikastı gerçekleştirdiği iddiasında. Gözden kaçan ayrıntı ise Yunus’un görevdeyken yani cephedeyken Bingazi’ye çağrılma nedeni. Yunus, adli bir
komisyon önünde ifade vermek için geri çağrılmıştı; bu ifadenin neyle ilgili olduğu ise öğrenilememişti.
‘Dış’ güçler
Savaş ortamlarında yanıltıcı bilgi bol olur. Bununla birlikte Yunus’un öldürülmesi, Libya’daki muhaliflerin en azından bir kısmının Kaddafi’yi terk edenlere bile güvenmediğini ortaya koyuyor, öte yandan bu savaşım ortamı radikal İslami hareketlere geniş bir alanda faaliyet serbestisi sağlıyor. Belki gerçekten Kaddafi muhalefeti içeriden çökertmek için bir elemanını görevlendirmiş ve bu ortaya çıkmıştır, belki Yunus Kaddafi’nin kendisine verdiği göreve
ihanet edip gerçekten muhalif olmuştur, belki de Yunus’un yeniden yapılanma modeli muhaliflerin bir kısmı tarafından onaylanmamıştır.
Tüm bu olasılıkların önceden hesaplanması zor olsa da,
yabancı güçlerin bu tür ihtimalleri düşünmüş olmaları beklenir. Zira iktidar-muhalefet arasındaki kirli savaşın bu düzeye gelmesinde onların da katkıları bulunuyor. Ancak, yabancı güçlerin Libya’ya müdahale yapmadan önce koşulları ayrıntılı biçimde dikkate almadıkları söylenebilir. Birleşik Krallık Savunma Bakanı’nın Libya’da radikal İslamcılar olduğunu bu cinayet sonrasında dile getirmiş olması bile, bunu önceden bilmiyorlar mıydı sorusunu akla getiriyor.
Hesaplar alanda yapılıyorsa, her grubun başka “dış” ilişkileri bulunması mümkün ve bu da Kaddafi’nin neden hala durduğunu açıklayabilir. Umalım ki benzer hatalar Suriye’de tekrarlanmasın.