Merkez Bankası'nın faiz artırmasına henüz gerek yok...


Özellikle yurtdışı kaynaklı olarak Merkez Bankası'na politika (haftalık repo) faizini artırması yönünde baskı var. Sebep: Türkiye'nin cari denge açığı çok yüksek, ekonomi iç talep kaynaklı hızlı büyüdüğü için cari açık yükseliyor, eğer faiz yükseltilip iç talep soğutulursa cari denge açığı da azalır. Halbuki Merkez Bankası defalarca nasıl bir para politikası izlediğini açık ve net şekilde kamuoyuyla paylaştı. Hatta anlamakta zorlanan yurtdışındakiler iyi anlasın, tercümede anlam kaybolmasın diye Türkiye'de yapılan, katılımın dörtte üçünün Türkçe konuşabildiği toplantıları bile İngilizce yapıyor. Ama son toplantıda bir kez daha gördük ki, toplantı İngilizce de olsa Merkez Bankası'nın yapmaya çalıştıklarını anlayabilen pek yok. Ayrıca anlamsız sıfır faiz tartışmaları sonrasında maalesef olaya ideolojik yaklaşıldığı imaları da başladı. Enflasyon hedeflemesi II Global krizde yaşananlardan sonra artık dünya kamuoyu para otoritelerinin mal ve hizmet enflasyonu yanında varlık fiyatlarına da bakması gerektiğinde ikna oldu. Eski ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Greenspan yaklaşımıyla "merkez bankaları mal fiyatlarına bakar, ev, hisse senedi gibi varlık fiyatlarına bakamaz; çünkü varlık enflasyonunun ne kadar şişkin olup ne zaman patlayacağını bilemez, ancak patladıktan sonra ortaya çıkıp pisliği temizler" diye düşünülüyordu. Ama son krizdeki patlamadan ortaya çıkan pisliğin boyutu görülünce artık varlık fiyatlarının da patlamadan kontrol edilmesi gerektiğine inanılıyor. Türkiye'de de Merkez Bankası bu yaklaşıma uygun şekilde ve ülke gerçeklerini biraz daha dikkate alarak para politikasını yeniden düzenledi. Daha önce tek hedef şeklinde ilgilendiği iç denge, yani mal ve hizmet fiyat artışının yanına dış dengeyi, yani ödemeler dengesini (cari işlemler dengesi ile bunun finansmanını) ekledi. Bu eklemeyi "finansal istikrar" adı altında yaptı. Çünkü Türkiye'de finansal istikrarın en büyük düşmanı olarak ödemeler dengesinin bozulması görülüyor. Cari denge açığı çok yükselince finansman sorunu yaşanabileceği düşünülüyor. Türkiye gibi bir ekonomide bu para politikası değişikliğinin operasyonel bir sıkıntısı var. Merkez Bankası'nın tek silahı konumundaki TL politika faizinin iç denge ile dış denge üzerindeki etkileri farklı. TL faizini artırarak bozulmakta olan iç dengeyi yeniden tesis etmek mümkün. Örneğin, faiz artışı ile bankaların tüketici kredileri tüketiciler için daha maliyetli hale gelebilir ya da daha iyi değerlendirilebileceği düşünülebilecek tasarruflar sayesinde mevcut tüketim ertelenebilir. Böylece iç talep yavaşlar ve mal ve hizmet fiyatları üzerindeki baskı azalır. Ama aynı TL faizi yükseldiğinde (ya da yeteri kadar yüksekse) yurtdışından kısa vadeli spekülatif sermaye girişini de cezbedebilir. Çünkü sermayenin girip çıkması serbest, kimse karışmıyor. Dalgalı kur rejimi adı altında gelen döviz Merkez Bankası'na değil piyasaya satılıyor. TL değerleniyor. Böylece TL'nin kendisinden ev fiyatlarına, hisse senedi fiyatlarından tahvil fiyatlarına kadar varlık fiyatları enflasyonu hızla artabiliyor. Adı üzerinde kısa vadeli bu sermaye girişi en ufak bir tedirginlikte elindeki varlıkları hızla satarak geri dönmek isteyebiliyor. Sonuç olarak, finansal istikrar bozulabiliyor. Bu bağlamda Merkez Bankası haklı olarak iç denge hedefi gerektirmedikçe faiz artırmak ve finansal istikrarı riske etmek istemiyor. Ama Türkiye'nin tüketim potansiyelinden faydalanmak isteyen yüksek bir yabancı sermaye iştahı var. Bu sermaye girişi ile varlık fiyatları artmasa da cari denge açığı artıyor ve göze batıyor. Aslında yapısı itibarı ile finansal istikrar açısından sorun teşkil etmiyor (bakınız: arşivdeki bu konu ile ilgili yazılarım). Ama ezbere çalışan ve yorumlarına bakılınca perde arkasına inebilecek kalitesi olmadığı görülen yabancı analistler ile itibarı yerlerde sürünen kredi derecelendirme şirketleri bir cari denge açığı tutturmuş gidiyorlar. Ve maalesef, günün sonunda ekonominin kredi notunu yatırım derecesine çıkartacak olanlar da bunlar. Buna yönelik olarak Merkez Bankası politika faizi yerine bankaların kaynaklarını ve dolayısıyla kredi imkânlarını azaltarak kredi faizlerinin yükselmesini sağlamak istiyor; çünkü iç talebin azdırdığı cari denge açığının ardında banka kredilerinin önemli rol oynadığını düşünüyor. O yüzden de mevduat munzam karşılıkları artırarak, politika faizini yükseltmeden, bankaların kredi faizlerini yükseltmelerini sağlamış durumda (Grafik 1). Biraz saygı biraz sabır... Bugün iç denge, yani mal ve hizmet enflasyonu açısından faiz artışı gerekli değil, çünkü mevcut enflasyon ve beklentiler hedeflerle gayet uyumlu (Grafik 2). Politika faizindeki gereksiz artışların spekülatif sermayeyi cezbettiği geçmişteki örnekleriyle sabit. Üstelik Türkiye'nin politika faizi bu haliyle bile gelişmekte olan ülke ortalamasının üzerinde (Grafik 3). Alınan makro ihtiyati tedbirlerle bankaların kredi maliyetleri yükselmiş ve reel sektöre kredi aktarımı zorlaştırılmış durumda. Üstelik de ikinci çeyrekten itibaren ekonomik büyümenin yavaşladığı yönünde güçlü sinyaller geliyor. O zaman Merkez Bankası'na biraz saygı gösterip sabretmek ve bu alınan aksiyonların etkilerinin ortaya çıkmasını beklemek gerekiyor. Ama belki de etkileri istendiği kadar güçlü olmayacak. Belki kredi artışı yavaşlasa da cari denge açığı, tek belirleyicisi banka kredileri olmadığı için, çok fazla gerilemeyecek. Belki iç talep farklı kanallardan finansman bulmaya devam edecek. Belki de zaman içerisinde ekonominin atıl kapasitesi iyice dolup mal ve hizmet fiyatlarında bir baskı oluşmaya başlayacak. O zaman da Merkez Bankası yeniden gerekli düzenlemeleri yapabilir ve hatta faiz artırımını gündemine alabilir. Hatta belki cesaretlenip sermaye kontrollerine ve kurların yönetilmesine karşı olma tabularını da yıkabilir. Bugün politika faizi artırılsa bile bu konularda başarı elde edileceğinin garantisi yok. İşin kötüsü, tüm bu yazdıklarım Türkçe ve Merkez Bankası İngilizce anlattığı halde anlayamayanlar bu yazımı hiç anlamayacak. Ama zaten bir şeyler anlatmaya çalıştığım da dışarıdakiler değil. Onların peşinden takılıp giden içeridekiler.
<< Önceki Haber Merkez Bankası'nın faiz artırmasına henüz gerek yok... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER