Ortada açık bir gerçek var:
Demokrasinin gereği olarak seçilmiş
sivil iktidar, hukukun ve yasaların ona verdiği yetkiyi kullanmak istiyor; ama onun bazı memurları bunu sindiremeyip
istifa ediyor veya emekliliğini istiyor.
Gerçek bu ve sadece bu.
Kimse hükümetin YAŞ’ta sahip olmadığı bir yetkiyi kullanmaya kalkıştığını iddia etmiyor. “Bu yapılan şu kanuna aykırıdır” falan diyemiyor. “Teamül” denen “yapılageliş kuralları”nın hukuktan üstün olmadığını da herkes biliyor.
Doğru ile yanlışın, haklı ile haksızın, yetkili ile yetkisizin çok açık olduğu bir tablo bu.
***
Bu açık gerçeğe rağmen
ülkeye hiç yoktan devasa bir zaman ve enerji kaybettiren bu sorun, hala eski yapı ve ilişkilerin değişen dünyanın gerekleri doğrultusunda dönüştürülmesindeki gecikmemizin bir cezası.
Bu anlamda son yaşadıklarımız, askeri bürokrasinin
modern demokratik sistemlerdeki örneklerine göre ciddi bir reforma ihtiyaç duyduğu gerçeğini bir kez daha hatırlattı.
Ordunun, seçilmiş sivil iktidarın denetiminde, anayasal sınırları içinde hareket eden bir kuruma dönüştürülmesi için neler yapılmalı? Kapsamlı bir reformun ana çerçevesi nasıl olmalı?
Bu konuda verimli bir “
beyin fırtınası” için çok sayıda ismi bir araya getiren Stratejik Düşünce Enstitüsü, 22 Temmuz 2011 tarihli “Yüksek Askeri
Şura ve
Hükümet TSK İlişkileri: Tespitler-Öneriler” başlıklı bir
rapor açıkladı.
YAŞ ile ilgili olanları geçerek, “Askeri Bürokrasinin
Reformunun Ana Çizgileri” başlıklı kısımdaki önerileri özetleyerek aktarıyorum:
Genelkurmay Başkanlığı
Milli Savunma Bakanlığına bağlanmalı; kuvvet komutanlıkları Genelkurmay içinde birimlere dönüştürülmeli.
TSK, esas görev alanı olan
yurt harici
savunmasına çekilmeli ve iç
emniyet ve asayişten çıkarılmalı. Bu bağlamda
Jandarma Genel Komutanlığı, İçişleri Bakanlığına bağlanmalı.
Soğuk
Savaş Dönemi koşullarındaki tehdit algılarına göre teşkilatlanan, ancak tehdit sonrası önemli bir kuvvet indirimine gitmeyen TSK’nın, fonksiyonel küçülme ve
modernizasyon temelinde yeniden yapılandırması gerekiyor. TSK’nın
terfi sistemi,
teamüller çerçevesinde değil,
rekabet ortamını
teşvik eden, bilimsel ve mesleki performansı ön plana çıkaran bir niteliğe kavuşturulmalı.
TSK’nın
bütçe, eğitim ve
personel politikası
hesap verilebilir bir konuma gelmesini sağlamak amacıyla yeniden düzenlenmeli.
Tutuklanan
askeri personel, TSK 926 sayılı personel kanunu 65. maddedeki yetkisiyle açığa almalı.
“Terörle Mücadele Konsepti” bütünüyle değiştirilmeli. TSK Harcamaları tamamen
Sayıştay denetimine tabi tutulmalı.
Askerlik Kanunu yeni ihtiyaçlar ve belirlenecek yeni vizyon temelinde yeniden düzenlenmeli.
Askeri Yüksek İdare Mahkemeleri kaldırılmalı, askeri yargı sadece askeri
disiplin suçlarına bakmalı.
Askeri Okullar ile Askeri Eğitim kurumları müfredatları yeniden düzenlenmeli. Bu kapsamda
askeri liseler kapatılmalı, eğitim de ideolojik endoktrinasyondan arındırılmalı.
***
SDE Raporunun tamamına “www.sde.org.tr” adresinden ulaşabilirsiniz.
Hiç kuşkusuz kapsamlı bir reformun içermesi gereken daha çok başlık var ve bu konuda hem sivil toplumun hem de iktidarı ve muhalefetiyle herkesin kafa yorması gerek.
Hükümet bu süreçte doğru yerde durmayı başardı, kendisine oy veren milyonların iradesini anayasal sınırlarını aşan bürokratlara peşkeş çekmedi ve sonuçta hem ülke, hem de kendisi kazandı. Yürekten kutluyorum.
Ama
demokratikleşme, sivilleşme ve normalleşme yolunda atılması gereken daha çok adım var. Ve gittikçe daha fazla hızlanarak akan zamanın, gecikmeye ve gecikenlere hoşgörüsü yok.