Generallerin toplu
istifası da gösterdi ki artık "Yeni" bir
Türkiye var. Eskiden
darbe yapan veya
muhtıra veren askerler, şimdi niyet krizi derinleştirmek de olsa, "istifa" gibi demokrasiye uyan bir
araç kullanıyor.
Amaçlarına ulaşmadılar çünkü karşılarındaki
sivil irade "şapkasını alıp gitmedi", dik durdu.
İşin vahim tarafı bu değişimi sivil
siyasetin görmüyor olması. Özellikle de
CHP'nin... CHP, kendini "yeni" diye tanımlayarak yola çıktı. Bu çabasını başından beri izleyen biri olarak, "Yeni CHP"nin Türkiye'nin sorunlarına dokunmasına, değerler üzerinden değil, olgular üzerinden siyaset yapmasına hep
destek verdim.
Ancak en kritik zamanlarda takındığı tavır, tüm bu söylenenleri boşa çıkartıyor. Ve karşımızda duran partinin "Yeni CHP" değil, "Son CHP" olduğunu gösteriyor. Hem de İsmet Paşa'nın değil Recep Peker'in CHP'si.
12 Haziran seçim sonuçlarını "
Stockholm sendromu" olarak değerlendirmek de, "meclisi boykot" kararı da bu aklın bir ürünü.
Bugün CHP'yi yönetenler 1947'deki "12 Temmuz Bildirgesi" ni bilseydi bu ayrımı daha iyi anlardı.
Çünkü o tarihte Recep Peker, Demokrat Parti'ye karşı "tek parti" mantığıyla, "sert muhalefet edelim" derken, İsmet
İnönü "makul muhalefet" i öneriyordu.
Bakın Kılıçdaroğlu,
Silvan saldırısından sonra nasıl bir değerlendirme yaptı:
"(
Askerde) Mücadele edecek moral bırakmamışsınız. Herkes
tutuklu, herkes hapiste, bu moralle
terörle mücadele edilmez."
Aktütün'de,
Dağlıca baskınındaki hataları görmezlikten gelen, Heronların görüntülerine rağmen önlem almayanlara karşı susan bir parti, darbe girişimi ve internet
andıcı iddiasıyla tutuklanan askerlere sahip çıkıyorsa sivil olabilir mi? Ve adı "Yeni" olur mu?
"Yeni CHP" değişim trenini kaçırdı ve yakalama ihtimali de ufukta görünmüyor.
Önceki gün
Genelkurmay Başkanı
Orgeneral Işık Koşaner ve üç kuvvet komutanının istifasından sonra gözler CHP'ye çevrildi. Acaba Türkiye'nin ana muhalefet partisi ne diyecek?
"Eski CHP"nin ne diyeceği belliydi ama belki "yeni"ler bizi şaşırtır diye bekledim. İlk tepki adı CHP'deki değişimle özdeşleşen Gürsel Tekin'den geldi.
"Sosyal Demokrat" olduğunu dilinden düşürmeyen Tekin, yeni CHP'nin sivil asker ilişkilerinde gelinen noktayı şöyle değerlendirdi:
"Benim gördüğüm
manzara, iktidarın yine hukuk ve
kural tanımaz tavrı devam ediyor."
Bu yaklaşımla partinin dışına itilen eski CHP'nin
Onur Öymen'i arasında ne fark var?
Dün
gazete manşetlerini açıp okuduklarında CHP'lilerin ne düşündüğünü merak ediyorum. Hepsi bir yana
Başbakan Erdoğan'ın, Koşaner'in "İstifa ediyoruz" sözüne verdiği şu
cevap hiç mi düşündürtmedi?
"Siz bilirsiniz" İşte sivil irade bu...
Bu CHP'nin "yeni" değil "Son CHP" olduğunu gösteriyor. Neden yüzde 26'ları geçemediğini de...
Askeri yapının bile değişmeye, değişime ayak uydurmaya başladığı bir Türkiye'de, sadece makyajla, "devşirme" yöntemle birkaç ismi partiye katmakla, seçim süreçlerinde adının başına "yeni" koymakla değişim ruhu yakalanmaz.
Olsa olsa "Son"a yaklaşılır.
CHP'de olan da bu...
Bu aynı zamanda dünyayı ve Türkiye'nin dinamizmini doğru okuyan, demokrat, özgürlükçü sol bir siyasal parti ihtiyacının da ilk işareti...