Günümüz
ülkeleri sadece kendi iç meseleleriyle ilgilenmiyorlar artık. Ajanları, adamları, temsilcileri vasıtasıyla tüm dünyayı takip ediyor, kolaçan ediyor, ihtiyaç duyduklarında
operasyon yapıyorlar. Avrupa'da bir ülke, uzak Asya'nın en ücra köşesindeki en minik
halk hareketi hakkında
rapor hazırlıyor, önlem alabiliyor.
Siyaset ve uluslararası çıkar işin içinde olunca böyle oluyor ne yazık ki!
Mesele insani olunca -ne yazık ki- aynı hassasiyet gösterilmiyor.
Afrika Boynuzu'nda kuraklık ve kıtlık nedeniyle baş gösteren
açlık krizinde
alarm zilleri çalıyor. Kıtanın doğusunda
Kenya ve Etiyopya'dan
Somali'ye kadar son 60 yılın en kötü kıtlık felaketi yaşanıyor.
Birleşmiş Milletler
Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres, 12 milyon kişinin acil
yardım beklediğini ve durumun şu anda "dünyadaki en büyük insani felaket" olduğunu söylüyor.
Birleşmiş Milletler Gıda ve
Tarım Örgütü FAO, üye ülkeleri ve
sivil toplum kuruluşlarını Roma'daki merkezinde acil toplantıya çağırdı. Örgüt, açlıktan ölümlere karşı mücadele için acil
eylem ve bir yıl için 1 milyar 600 milyon dolarlık fon çağrısında bulundu. Bölgede 2 milyon çocuğun yetersiz beslendiği, hayatta kalabilmeleri için acil yardım gerektiği belirtiliyor.
Kuraklıktan kaçanlar, Kenya'daki Daadab kampını 440 bin kişiyle dünyanın en büyük mülteci kampına dönüştürdü. Geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Birleşmiş Milletler Resmi Temsilcisi Adrian Edwards, Dadaab Kampı'nın halihazırda dünyanın en fazla mülteci barındıran kampı olma özelliği taşıdığını söyledi. Dayanıklılığı ile bilinen develerin bile ölmeye başladığı haberleri geliyor bölgeden. Mültecilerin, çocuklarıyla birlikte Etiyopya'ya ulaşmak için günlerce yürüdükleri ve 4 çocuklu olarak yola çıkan ailelerin 1 veya 2 çocukla kamplara ulaşabildiği, bölgeden gelen bilgiler arasında. İç savaşın hüküm sürdüğü Somali'de Eş Şebab
örgütünün yıllardır dış yardımları engellemesi yüzünden iç bölgelerde çoktan on binlerce kişinin ölmüş olabileceği belirtiliyor. Uzmanlara göre Afrika'da açlık sorununun yaygınlaşarak artmasında gelişmiş ülkelerin yardım politikaları önemli rol oynuyor.
Batı Afrika'da ise kuraklıktan kaçan halkın büyük bir kısmı Etiyopya'ya sığınmış durumda. Birleşmiş Milletler, iklim değişikliği nedeni ile meydana gelmiş olan bu kuraklık krizinin kalıcı hale gelmesinden endişe duyduklarını da belirtiyor. BM
insan hakları uzmanı Shamsuı Bari, açıklamasında Somali'de yaşanmakta olan durumun her gün daha da kötü hale geldiğini belirtirken dünyanın yaşanmakta olan bu trajediye tepkisinin çok yavaş olduğunu ve durumun ciddiyetinin henüz idrak edilemediğini söyledi.
1960'lı, 70'li yıllarda Afrika ülkeleri kendi ihtiyaçlarını karşılayabildikleri gibi Avrupa'ya da
gıda maddesi
ihraç ediyorlardı. Yardım kuruluşları, gelişmiş ülkelerin Afrika'daki tarım projelerine yatırım sözlerinin sadece beşte birini yerine getirdiğini vurguluyor.
Şükür Allah'a ki Afrika'ya el uzatan ülkelerin başında geliyor ülkemiz. Özellikle yardım kuruluşlarımız epeyden beri Somali ve Etiyopya'ya yardıma koşuyordu. Bu yardımlar Ramazan'da daha da artacak gibi. Yeri gelmişken 'Afrika aç iken biz tok uyuyamayız' diyerek 'Her evden bir fitre ve
iftar Afrika'ya' kampanyası başlatan Diyanet İşleri'mizi ve başkanımızı
tebrik etmek isterim.
Etkin
yardım kampanyası yapan kuruluşlarımızdan biri de Kimse Yok mu Derneği. Merak edenler, derneğin internet sitesine girip (www.kimseyokmu.org.tr) ayrıntıları oradan öğrenebilirler. Eğer 'o kadar vaktimiz yok, acayip meşgul insanlarız' diyorsak cep telefonumuzu elimize alıp 5777'ye ACLIK yazan bir kısa
mesaj atarak da yardımda bulunabiliriz.
Unutmamak lazım ki, Afrika'nın içinde bulunduğu durum tüm insanlığın meselesidir. Vebal de hepimizin vebalidir. Meseleyi
Amy Winehouse olayıyla da birleştirmek niyetindeydim ama sanırım gerek kalmadı.