Çatışma ve pusu zamanı geldiğinde
teröriste aynı taktik manevralarla karşılık verebilme iktidarındaki
Polis Özel Harekât Daire Başkanlığı nihayet sahaya sürülecek.
Ama hükümet şunu unutmamalı.
Özel Harekâtçılar'ı eskisi gibi ayağında prangalarla, askerin kontrolünde ve yetersiz mevzuatla sahaya sürerseniz beyhude
kürek çekmiş olursunuz.
Zira Özel Harekâtçılar hiçbir zaman tam inisiyatif ve
operasyon iktidarıyla sahada görev yapmadı.
Her seferinde askeri birimlerin hâkimiyeti ve yönlendirmeleri altında görev yaptılar.
Hiçbir zaman teröristle mücadelenin asli aktörleri olmadılar.
Türkiye'nin %8'i olan polis
bölgeleri dışına askeri makamlardan izin gelmediği sürece çıkamadılar.
Jandarma bölgesi ise memleketin %92'isini oluşturuyor.
Dağlar ve kırsal, askeri makamların etkinlik alanı içinde.
Diğer yandan Özel Harekât Daire Başkanlığı'nın aktive edilip güçlendirilmesi MHP lideri Bahçeli'nin "TSK'nın terörle mücadelesinin başarısız olduğunu kabul etmek" söylemleriyle de açıklanamaz.
Zira elastikiyet kabiliyeti yüksek ve hiyerarşik silsilenin gevşek olduğu, bireysel inisiyatif kullanma melekesi gerektiren özel savaşın (gayrinizami harp) gerilla harbi sahasında TSK'nın bekleneni veremediği açıktır.
Sorun TSK'nın değil Türkiye'nin prestiji meselesidir.
TSK nasıl bu millet için varsa, EGM (
Emniyet Genel Müdürlüğü) ve Özel Harekât Daire Başkanlığı da bunun için vardır.
Doğal olarak her birim kendi ihtisas alanında daha başarılı sonuçlar alacaktır.
Hükümet Özel Harekât sürecinde başarılı sonuçlar almak istiyorsa, "Genel
kurmay ne diyor" saplantısı içinde olmadan radikal
düzenlemeleri hayata geçirmek zorundadır.
Bu minvalde;
1- Özel Harekâtçılar, polis bölgesi dışında operasyon yapamamaktadırlar.
Bu noktada 5442 Sayılı İller İdaresi Kanunu'nda ve polisle ilgili kanunlarda gereken değişiklikler yapılmalı, Özel Harekât'ın
jandarma bölgelerinde de operasyon yapabilmesi sağlanmalıdır.
2- Kendileri de her defasında ifade ettiği üzere Özel Harekâtçılar düzenleyeceği operasyonlarda askeri makamların emir komutasından çıkarılmalı, EGM ve Özel Harekât Daire Başkanlığı'nın inisiyatifinde hareket etmelidirler.
Asayiş
Kolordu Komutanı veya Bölge Komutanlığı gibi makamların kontrolünde sahaya sürülecek bir Özel Harekât olgusundan istenen neticelerin alınması beklenmemelidir.
3- Özel Harekât Daire Başkanlığı'nın istediği ağır silahlar,
teknik teçhizat, termal
kamera, makineli
tüfek raptedilebilen shortland ve panzer eksikleri giderilmelidir.
Özellikle; Özel Harekât timleri, terörist grupla sıcak temasın yaşanacağı ve yaşandığı bölgeye
seri intikal için, askeri makamlardan nakliye helikopteri beklememeli, kendi nakliye helikopterlerini kullanabilmelidir.
Bunun için EGM'nin süratle nakliye ve saldırı helikopteri alabilmesi gerekmektedir.
Kadir Sarmusak olayından sonra polis Özel Harekât timleri çatışma noktasına intikal ederlerken, bazı askeri birimlerin "yol güvenliği" adı altında tankla yollarını kestikleri ve engelledikleri tüm Özel Harekât camiasında bilinen bir konudur.
Teröristle mücadele bir iç güvenlik sorunu olduğu için asli yönlendirici aktör EGM ve Özel Harekât Daire Başkanlığı olmalı, TSK talep edildiği şekilde
destek konumunda bulunmalıdır.
4- MİT'in bundan sonra EGM'yle anlık istihbarat paylaşımına gideceği söylenmektedir ki, bu düzenleme yetersizdir.
TSK bünyesindeki Heron'lar iç güvenlik için kullanılmaktadır.
Ama görüntü alınmasına rağmen, KKK 2.
Ordu Kurmay Başkanlığı'nın izni olmadan kimse hatta
Hava Kuvvetleri bile nokta vuruşu yapamamaktadır.
İç güvenlik tüm
modern dünyada polisin görev ve
yetki sahasıdır.
Öncelikle EGM'nin bölge kırsalındaki terörist hareketliliği tespit edebilmesi için insansız
hava aracı alabilmesi sağlanmalıdır.
Ancak bu alımlar gerçekleşene kadar, TSK'daki İHA ve Heron görüntülerinin anında EGM
İstihbarat Daire Başkanlığı'na düşmesi, bu konudaki operasyon inisiyatifinin EGM ve Özel Harekât Daire Başkanlığı'nca kullanılması gerekmektedir.
Devam edeceğiz.