Siyasi söylemlerin gerçek etkilerini görmek için "Dost
yabancılar" ın bunlar hakkındaki değerlendirmelerine
kulak vermekte yarar var.
Başbakan Erdoğan'ın ve
Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun
Kıbrıs ve
Avrupa Birliği ile ilişkiler üzerinde yaptıkları çıkışlar, iç kamuoyunda genel olarak olumlu karşılandı.
"Yeter artık" içerikli bu iç değerlendirmeler, bu çıkışların sonuçlarını pek hesaba almamaktaydılar.
Buna karşı dünkü Zaman'da gerçek bir dost-yabancı olan
Joost Lagendijk, bu çıkışları farklı bir açıdan değerlendirmişti.
Bir kez daha kayda geçmesi için Lagendijk'in gözlemlerini özetleyerek aktarmayı gerekli görüyorum.
"Kıbrıs meselesinden blöf yaparak kurtulmak" başlığı
altında şu noktaları vurgulamış Hollandalı dostumuz:
Lagendijk'in uyarıları "
-
Türkiye, 2012 yılı yarılanmadan Ada'nın tekrar birleşmesi için bir
anlaşma yapmaya hazır, fakat Kıbrıslı
Rumların tavırlarından sıtkı sıyrılmış durumda. O zamana kadar bir çözüm bulunmazsa Türkiye AB ile ilişkilerini askıya alacak, çünkü 1 Temmuz ile 31
Aralık 2012 arasında Türkiye tarafından tanınmayan Kıbrıs, AB başkanlığını devralacak.
- Türkiye hâlâ çözüm yanlısı bir tavır içinde, fakat bazı şeylerden ödün vermek ve Kıbrıslı Rum temsilcilerle aynı masaya oturmak istemiyor. Şaka gibi! Türk hükümeti çözüm için herhangi bir fedakârlıkta bulunmak istemediğini söyledikçe insanlar Türkiye'nin iyi niyetli olduğuna nasıl inanabilir?
Öcalan'la görüşülürken
- Dahası, hapisteki
PKK lideri
Abdullah Öcalan ile karşılıklı oturup görüşmeler yapan Türk devleti niçin aynı şeyi Kıbrıslı Rum devlet başkanıyla da yapmasın? Türkiye'nin pragmatik siyaseti ülkenin sınırlarının ötesine geçmiyor mu? Şunu kabul etmemiz gerek: Eğer Türkiye kendisi ve Kıbrıslı Rumlar arasında güven oluşturmak için kendi payına düşeni yapmazsa herhangi bir anlaşma gerçekleşemez.
- Son
mesaj ise AB ile müzakereleri, en azından geçici olarak durdurmak. Bu açıklamayı yaparak Türk hükümeti kimi etkilemeye çalışıyor? Türkiye'nin Avrupa'daki dostları bu ölçüde hedefi şaşmış bir diplomatik katılık karşısında hicap duyuyor.
Kimin ekmeğine yağ?
- Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olanlar ise Paris'te, Berlin'de ve Lefkoşa'da sevinç çığlıkları atıyor. Türkiye tek bir hareketiyle, kendi AB üyelik sürecini tıkamak isteyenlerin ekmeğine yağ sürdü.
- Diyelim ki gelecek yılın başında Kıbrıs'taki iki toplumun oyuna sunulacak bir anlaşma gündeme geldi. Bu referandumda '
Hayır' oyu veren her Kıbrıslı Rum bir taşla iki kuş vuracak, yani hem Kıbrıslı Türklere hiçbir taviz vermeme hem de Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini rayından çıkarma şansına sahip olacak.
Yıkıcı bir sonuç
- Erdoğan ve Davutoğlu gerçekten de Paris'in ve Berlin'in kendilerine altın tepside sunulan böylesi bir fırsatı geri tepeceklerini ve müzakereleri sonsuza dek
dondurma şansını kaçıracaklarını mı düşünüyor? Ya da Ankara'nın gerçekte istediği Kıbrıs oyunundan çıkacak böylesi yıkıcı bir sonuç mu?"
Lagendijk'in bu uyarı dolu dostça değerlendirmeleri mutlaka kayda geçmelidir.
Keşke ana muhalefetten de böyle uyarılı değerlendirmeler gelebilseydi.