Dün çok olumlu gelişmeler vardı...
Güneydoğu’da ‘asker ile polis’ dengesinin yeniden düzenleneceğine dair haberler, Çetin Altan’ın yıllardır üzerinde durduğu ‘düşman’ tanımlamasıyla ‘suçlu vatandaş’ tanımlaması arasındaki fark
Ankara’da da sonunda duyuldu galiba umudunu ateşledi bende...
Bir diğer çok olumlu gelişme ise Van 3. Ağır
Ceza Mahkemesi’nin, dönemin
Genelkurmay Başkanı
Yaşar Büyükanıt’ın,
Umut Kitabevi’ne konulan bombayla ilgisinin olup olmadığının soruşturulmasını istemesi oldu.
Gözümüzün önünde yaşanan bir olay rejimin dayatması sonucu kapatılmış ve Van Ceza Mahkemesi tarafından mahkûm olan sanıklar,
Yargıtay’ın ilgili dairesi marifetiyle
Askeri Mahkemeye yatay geçiş yapmış, orada da ilk celsede serbest kalmışlardı... Bunu sağlayan Yargıtay üyelerinin inanılmaz gerekçesini bugün de anımsıyorum... Umarım medya da ilgilenir... Bu yetmezmiş gibi Van Savcısı Ferhat
Sarıkaya yaşamından beş yılı alıp götüren meslekten ihracın hedefi oldu...
Türkiye’de ilkeye göre değil, zamana ve zemine göre hareket etme esas olduğu için bu şaşırtıcı gelişmeleri yaşayıp duruyoruz...
Umarım ‘hukuk devleti’ gereği, ‘ilkeler’ üzerinden yolunu buluyor şimdi...
***
‘Umarım’ diyorum ama...
Aslında umutluyum...
Umutlu olma nedenlerimden biri
Çorum merkeze bağlı Eskiekin köyünde bir ahırdan çalınan dokuz küçükbaş
hayvanın kime ait olduğunun yapılan DNA
testi ile belirlenmesi...
Yaklaşık bir ay önce, ahıra giren kişiler, 55 yaşındaki Elvan Sarı’ya ait dokuz
koyunu çalıp götürmüştü... Jandarmaya giderek şikâyetçi olan Sarı, hayvanlarının bulunması için dedektif gibi çalıştı. Jandarma ile birlikte koyunlarını arayan Sarı, bir pazarda gördüğü hayvanlarını tanıyarak
jandarmayı aradı. Hayvan pazarına gelen ekipler, koyunları satmaya çalışan Ş.Ç.’yi gözaltına aldı.
Değeri 4 bin lirayı bulan dokuz koyuna da jandarma tarafından el kondu...
Ardından
savcılık tarafından Elvan Sarı’nın ahırında bulunan bir koyun ile çalınan koyunlardan birinden alınan kan örneği
Ankara Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’ne gönderilerek
DNA testi yapılması istendi. Önceki gün gelen test sonuçlarına göre alınan kan örneklerinden anne-yavru ilişkisi tespit edildi. Kanların birbirine uyduğunun belirlenmesi üzerine dokuz koyunun Elvan Sarı’ya teslim edileceği belirtildi. Hırsızların da peşine düşüldü...
***
Yaşadığımız geçmiş, sadece gözümüzün önünde cereyan eden ama Türkiye halkına ‘gördükleriniz yalandı’ denilen Şemdinli’deki skandalı kapsamıyor, Diyarbakır’da davası süren kuyulara atılan insanları da kapsıyor...
Ve biliyoruz ki o süreçte ‘iyi çocuklar’ ve onlara arka çıkanlar kanlı ve karanlık işlerini görürken...
Devlet içi çeteler kendi halkına karşı inanılmaz suçlar işlerken dönemin
Başbakanı Süleyman
Demirel, ‘
Dicle kenarında kaybolan koyunun hesabı Başbakan olarak benden sorulur’ palavraları sıkıyordu...
***
Bugün umutluyum...
Van Savcısı mesleğine geri döndü...
Yargıtay’ın ilgili dairesi ve üyelerinin kurtardığı, Askeri Mahkeme’nin anında
tahliye ettiği sanıklar yeniden gözaltına alınarak yargılanmaya başlandı...
‘İyi çocuklar’ desteği de
soruşturma yolunda...
Demirel döneminde bırakın kaybolan koyunu, katledilenlerin izi bulunmazdı...
Bugün ise ahırdan çalınan dokuz küçükbaş hayvanın kime ait olduğu yapılan DNA testi ile belirleniyor...
Buna, oyuna hızlı ve başarılı bir şekilde giren
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in, şiddet uygulayan ya da
uygulama riski bulunan erkeklere ‘
elektronik kelepçe’ takılmasının dışında, kadının düğmeye bastığında polisin harekete geçeceği bir ‘sinyalizasyon sistemi’ üzerinde de çalıştıklarını söylemesini de ekleyebilirsiniz...
Teknoloji, hırsızı bulduğu gibi kadına şiddeti de engelliyor...
***
Çünkü çağ değişiyor...
Bunu anlamadıkça, hiçbir şeyi anlamamız mümkün değil...
Askeriyenin de ıskaladığı bu oldu...