Avrupa Para Birliği'ne üye on yedi
ülkenin liderleri bugün Brüksel'de
Yunanistan için ne yapılacağına karar verecekler. Beklentiler, Yunanistan için ikinci bir
kurtarma planının açıklanacağı yönünde. Çünkü 18 ay önce Yunanistan'da başlayan
kriz, bugün Avrupa'nın merkezine doğru yayılmış durumda.
İspanya ve
İtalya gibi ekonomisi büyük olan ülkeler de artık krizin bir parçası olmaya başladı. Hatta Avrupa para birimi euro'nun da geleceği tartışılır oldu.
Yunanistan için nasıl bir ikinci kurtarma planı bekleniyor derseniz... Yunanistan'ın devlet borçları 340 milyar euro'yu buluyor. Bu borçların en büyük alacaklıları 62 milyar euro tutarıyla
Fransız ve 50 milyar euro ile
Alman bankaları.
Bazı Avrupalı liderler, özel sektörün de borç paylaşımında yer almasını istiyorlar. Bir
öneri de dün International Herald Tribune'de yazan
Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz'den geldi. Ona göre, AB, borçlanma senetleri çıkararak Yunanistan'ın borçlarını karşılamalı. Böylece düşük faizli, uzun vadeli ve üye ülkelere ortak yükümlülük getiren bu Avrupa borçlanma senetleriyle, arzulanan para toplanabilir ve Yunanistan bir sorun olmaktan çıkar. Dolayısıyla euro'nun da sürdürülebilirliği sağlanır.
Peki Yunanistan kurtarılmazsa ne olur? İktisatçı Stiglitz, Yunanistan battığı takdirde, Avrupa'nın
model olmaktan çıkacağını ve Arap Baharı'nı yaşayan ülkelere örnek olan Batı demokrasisinin yerine fundamentalist
İslam'ın, aşırı milliyetçiliğin ve popülizmin çeşitli türlerinin Arap dünyasında yaygınlaşacağını ileri sürüyor.
Gelelim, Yunanistan'ın kurtarılmaması halinde Arap Baharı'nın neden İslami fundamentalizme ya da aşırı Arap milliyetçiliğine kayacağına... Stiglitz'e göre, eski Doğu Avrupa ülkeleri AB ile bütünleşip demokratik piyasa ekonomisine dönüştü. Böylece fert başına gelirleri arttı ve
refah seviyeleri yükseldi. Eğer Avrupa'nın büyük kısmı
ekonomik bunalıma girer ve işsizlik hızla yükselirse, Avrupa,
Arap ülkelerine örnek olmaktan çıkar. Sosyalizm zaten çökmüş durumda, bir de neoliberal piyasa modelinin çökmesi halinde, Arap ülkeleri modelsiz kalırlar ve İslami fundamentalizme ya da aşırı milliyetçiliğe sürüklenir. Böyle bir gelişme dünya ekonomisi için hiç iyi olmaz.
Peki ünlü iktisatçı Stiglitz haklı mı? Aslında Arap baharını yaşayan ülkeler
Türkiye'yi örnek alıyor. Demokratik piyasa ekonomisi içinde Türkiye son dokuz yılda fert başına gelirini 3 bin 400 dolardan 10 bin 600 dolara çıkarttı. Ve Türkiye,
Gümrük Birliği'ne, AB'ye tam üye olmadan giren tek ülke. Ayrıca AB'ye tam üyelik için müzakereleri sürdürüyor. Bu noktada Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği, Arap Baharı'nın demokrasiye dönüşmesi için Yunanistan'ın kurtarılmasından daha önemli. Ama konjonktür, Yunanistan'ın kurtarılmasını euro'nun sürdürülebilirliği açısından öne çıkartıyor. Stiglitz de bu konjonktürel değerlendirmeyi öne çıkartıp yanılıyor.
Dünyaca ünlü iktisatçı Stiglitz, Arap baharının demokratik piyasa ekonomisine dönüşmesini gerçekten istiyorsa, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin hemen sağlanması gerektiğini ileri sürmeliydi. Çünkü Türkiye bir
Müslüman ülke olarak,
AK Parti hükümetleri döneminde askeri vesayeti gerileterek, demokratik piyasa ekonomisinin en başarılı uygulamasını yaptı. Özgürlükleri çoğalttı ve refahı artırdı. Böylece fundamentalist İslam'ın, aşırı milliyetçiliğin ve popülizmin çeşitli türlerinin nasıl bir kenara konulabildiğini gösterdi.
Türkiye örneğini dikkate almayan Nobel ödüllü iktisatçı Stiglitz'in değerlendirmeleri bu yüzden yüzeysel oluyor. Arap Baharı'nın yaşandığı meydanlarda örnek alınan ülke Türkiye oldu. Dolayısıyla Arap Baharı'nı yaşayan ülkelere, Yunanistan'ın kurtarılması değil, Türkiye'nin AB'ye tam üye olması yol gösterecek. Türkiye'nin üyeliğiyle canlanacak olan Avrupa, Batı demokrasisini dünyaya model olarak sunmaya böylece devam edecek.