Demokratik Açılım ilan edildiğinde buna en çok karşı çıkan
PKK olmuştu. Demokratik Açılımı ‘kendisinin tasfiyesi’ olarak gören PKK Kandil’den ve
İmralı’dan aldığı emirlerle
sokakları ateş topuna çevirdi ve Açılım’ı 2009
Aralık ayında fiilen sona erdirdi. Emine
Ayna o günlerde Açılım’ın sona erdiğini gülerek kamuoyuna açıklamıştı.
Habur başarısızlığı, Reşadiye
Saldırısı ve sokak eylemleri, başka bir deyişle Demokratik Açılım’ın fiilen sona erişi Ayna’yı ve diğer pek çok BDP’liyi çok mutlu etmişti.
Aynı şekild
e devlet Kürtçe 24 saat yayın yapan bir kanal kurduğunda buna en çok tepki gösteren de PKK ve uzantıları oldu.
TRT Şeş yayınlarına çıkan sanatçılar tehdit edildi, hatta bazılarına saldırı düzenlendi. Bugün bile
Kürtçe kanalda program yaptığı için koruma ile gezen Kürt şarkıcılar var. Oysa ki PKK değil miydi “Kürtçe’ye
özgürlük” diyen?
Bölgeye yatırım yapılmadığını iddia eden PKK’nın saldırdığı bir diğer
hedef ise bölgeye yatırıma gelenler. En son bir sağlık görevlisi
örgüt tarafından dağa kaldırıldı. Yakılan taş ocakları,
molotof kokteyli atılarak yakılmak istenen okullar, öldürülen imamlar, saldırılan yurtlar ve daha nice örnek PKK’nın bölgenin
ekonomik ve sosyal
kalkınmasından ne kadar rahatsız olduğunun bir başka göstergesi.
PKK kasten yapıyor
Kısacası
terör örgütü Kürt Sorunu’nda ve Güneydoğu’nun kalkınma sorununda ne zaman bir adım atılsa bunu durdurmak için elinden geleni yapıyor. En son saldırı da aynı hedefe dönük: Kürt sorununun çözümüne dönük birkaç yıldır çok güçlü bir iyimserlik hâkim ve en son genel seçimlerden sonra Meclis’e dönük beklentiler zirve yaptı... İşte PKK bu iyimserliğe ve beklentilere
el bombası atıyor. Demokratikleşme yollarına mayınlar döşüyor. Bu açıdan ele aldığınızda PKK’nın en son
Diyarbakır saldırısı tam anlamıyla bir
sabotaj. Yeni
Anayasa girişimleri ve çözüm çabaları sabote ediliyor. Ve PKK bunu bilerek ve isteyerek yapıyor. Önce 2 askeri ve 1 sağlık görevlisini kaçırdılar. Üstelik bu tür rehin almalarının devam edeceğini de açıkladılar. Ardından 13 askeri, Meclis’te BDP ile görüşmeler devam ederken vahşice katlettiler. Kaza yok, hata yok, tesadüf yok... PKK bilerek ve isteyerek
demokratikleşmeyi ve Yeni Anayasa’yı sabote ediyor. Terör yoluyla
siyaseti rehin almaya çalışıyor.
PKK çizgisi değişmedi
Öcalan’ın açıklamaları veya PKK uzantısı siyasilerin konuşmaları sizleri aldatmasın. Karayılan’ın Hasan Cemal’e sözleri de göz boyamaca. PKK çizgisinde bir milimlik kıpırdama olmadı. Ne yazık ki PKK’yı meşru z
emine çekmesi
ümit edilen BDP de o olgunluğu gösteremedi. Tam aksine Kürtçü siyasiler
teröristlerin önüne geçmek yerine arkasına takıldılar. Zor ama gerekli olanı değil, kolay olanı seçtiler. Silahların gücüyle siyaset yapmak kolay geldi. Kendilerinden olgunluk beklenenler çıkıp “sizin terörist dedikleriniz bizim kahramanlarımız” diyebildiler. Hatta an geldi “bizim irademiz yoktur, irade İmralı’dadır” bile dediler. Bazı Kürtçü siyasiler ise
intihar bombacılarını Kürt gençlerine örnek gösterebildiler. Kendileri rahat köşelerinde yaşlanırken 12, 13 yaşlarındaki çocuklara “belinize patlayıcıları sarın, gidin hiç tanımadığınız insanların ortasında kendinizi havaya uçurun” demeye bile getirdiler. Kısacası gençleri, militanları sakinleştirmek, heyecanlı kitleleri aklıselime davet etmekle görevli olan Kürtçü siyaset terörü alkışlıyor, iradesini terörün ellerine teslim ediyor.
Sözün özü ne PKK, ne İmralı, ne de BDP bugüne kadar çözüm yolunda partner veya kolaylaştırıcı olamadılar. Bundan sonrasında
Hükümet demokratik hakları vermede sadece Kürt kökenli vatandaşları muhatap almalıdır ve hiçbir örgüt veya hareketle ilişkilendirmeden insanların haklarını sonuna kadar vermelidir. Elbette bunu yaparken sürekli pusu ve
baskın yiyen güvenlik yapısında da radikal değişikliklere gitmelidir.