Sevgili okuyucular,
Bosna'yı ilk defa, 1993 Şu
batı'nda YDP Genel Başkanı olarak ziyaret etmiştim. O tarihte savaş ve
Sırp Çetnikler'in insanlık dışı saldırıları en şiddetli şekilde devam ediyordu. Zagrep'ten Split'e, oradan da Mostar'a, binbir türlü macerâdan sonra ulaşabilmiştik. Mostar'dan da İgman tepeleri üzerinden Saraybosna'ya geçerek mahsur durumda bulunan rahmetli İzetbegoviç'le görüşmeyi plânlıyorduk.
Konjic'te Sırpların havan saldırısına uğradık. Akşam namazını, az önce bir top mermisi isabet eden câminin avlusunda kıldıktan sonra,
Boşnak mücahitlerin kampına gittik. Kampta Boşnak mücahitler çaldıkları banttan bir
Türkçe ilâhi dinliyorlardı: '
Yemen ellerinde Veysel Karânî...' Mücahitler, silâhları kucaklarında mırıldanarak ilâhiye eşlik etmeye çalışıyorlardı. Ayrılırken, bizi kendilerine mahsus
tatlı şiveleriyle, artık Türkiye'de bile unutulmaya başlanmış '
Allah emanet' diyerek uğurladılar.
Bosna'da Batı'nın İflâsı
Bosna yüreğimizde hâlâ kanayan bir yaradır. Zagrep'teki Boşnak mülteci kampında mescitten çıkan ihtiyar Boşnakların, '
Osmanlı gelmiş!' nidalarıyla bizi kucaklamalarını; hele nur yüzlü 80'lik bir dedenin yakama sarılarak, 'Biz Osmanlı torunu değil miyiz? Çetnikler kadınlarımızın ırzına geçerek, bizi işkenceyle öldürürken neden gelip kurtarmadınız?' diye ağlayışını hiç unutamıyorum.
1991 ile 1995 arasında Sırp ve Hırvat saldırıları sonucunda 250 bin
Müslüman Boşnak şehit düşmüş; 85 bin Müslüman Boşnak kadını onlarca kişinin tecâvüzüne mâruz kalmış ve 500 bin Boşnak, Bosna'dan göç etmek zorunda bırakılmıştır. Sırplar, Bosna'da hakikî anlamda bir soykırım (jenosid) uygulanmasında bulunmuşlar ve 'etnik
temizlik' kavramı, özellikle Sırp cellâtların Müslüman Boşnaklar üzerinde politikalarıyla ortaya çıkmıştır. Ancak bu
insanlık suçu, bir 'etnik temizlik' ile birlikte aynı zamanda 'soykırım' suçunun da bütün şartlarını taşımaktadır.
Srebrenitsa soykırımı
Düşünebiliyor musunuz sevgili okuyucular? Srebrenitsa'da, 11 ve 12 Temmuz 1995 günleri en az 12 bin kişi, akla gelmedik işkencelerle şehit düşürülmüştür. Depolara, ambarlara toplanan binlerce kişi, organları kesilerek, derileri yüzülerek, yakılarak ve diri diri toprağa gömülerek öldürülüyorlar. Erkeklerin gözleri önünde bütün kadınların ırzına geçiliyor. Hâmile kadınların karınlarını deşerek cenînlerini kesmek de bu Sırp Çetnik alçaklarının çok hoşlandıkları işkencelerden. Kaçmayı başaranları köpeklere parçalatıyorlar. Sorarım sizlere, annesinin önünde 1,5 yaşındaki bebeği parçalayıp derisini yüzerek etini kızartıp annesine zorla yedirmek için ne türlü bir canavar olmak gerekiyor?...
Srebrenitsa soykırımında ve Bosna'nın tamamında uygulanan tüm
vahşet, Miloseviç, Karaziç ve
Mladiç adlı kâtillerin emriyle gerçekleştirilmiştir. Lâkin bütün bu alçak kâtiller sadece tetikçilerden ibarettir. Ne yazık ki bu soykırımın gerçek fâilleri, her biri bir 'tek dişi kalmış canavar' olan
Hristiyan Batı dünyasıdır. BM Barış Gücü (aslında Sırp ve Hırvat gücü), NATO ve başta
Hollanda olmak üzere çeşitli
Avrupa ülkelerinin askerleri bu vahşete
seyirci kalmış; hattâ birçok olayda soykırıma iştirak etmişlerdir. Srebrenitsa'da sokaktaki adama sorsanız, size Hollandalı askerlerin Boşnak kadınlara nasıl tecâvüz ettiğini anlatacaktır. '
Sve Turci u Turciju'
Efendim, Bosnalılar çok güzel ve mâsum insanlar. Son derece müeddep, terbiyeli, mûtedil ve vakûr bir tavır içindeler. Başında beresiyle câmiden çıkan, uzun boylu, nur yüzlü bir Bosnalı ihtiyarın maviş gözleriyle size gülümsediğini görünce içimiz sımsıcak oluyor. Bosnalılar, kendilerini Osmanlı'nın torunları ve Türk olarak kabul ediyor. 6 asır boyunca alperenlerle, Anadolu'dan giden evlâd-ı fâtihanla içiçe olmuş, kız alıp vermiş ve kaynaşmışlar. Bosna'da bazen İslâmiyet ile Türklük aynı mânâda kullanılıyor. Hattâ bazı
yaşlı Boşnaklar, İslâm'ı kastederek 'Türlüğün şartı beş' diyor.
Savaş esnâsında
Belgrad TV'lerinden
röportaj yapılan Sırp canavarları, yarışırmışçasına, Boşnakları kastederek 'Ben bugün 15 Türk öldürdüm' gibisinden öğünürlermiş. 'Türk' üst kimliğinin etnik nitelikte olduğunu zanneden bazı câhil ve yabancılaşmış aydınlarımız elbette bu vâkıayı idrakten âcizdirler. Bosnalı Hasan Nuhanoviç, 'Sırplar, bizi taşıdığımız Türk isimlerinden dolayı öldürdüler' diyor.
Bugün hâlâ Srebrenitsa'da duvarlarda soykırım esnâsında Sırplar tarafından yazılmış 'Sve Turci u Turjicu' (Bütün Türkler Türkiye'ye) sloganına rastlamak mümkün...
***
Savaş sırasındaki Bosna Millî Marşı'nın mısraları dudaklarımızdan dökülüyor: 'Düşman, Bosna duvarlarına doğru yürürse,
Eski mezarların rüyalarıyla karşılaşacak,
Bu topraklar için kanını veren şehitlerle karşılaşacak.' Bütün Boşnak Osmanlı Türk şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.