Ne zaman Sindaghma Meydanı'nda bir
arbede olsa yüreğim ağzıma geliyor:
Acaba Kanellos'a bir şey oldu mu? Ne zaman olayları televizyonda seyretsem içim hop ediyor hop kalkıyor, aman başına bir şey gelmesin o kargaşada...
Kanellos, yani Tarçın.
Ona Noykanikos diyenler de varmış, Lukariskas diyenler de. Arkadaşımız
Emin Özmen olayların göbeğinden bildiriyor, birlikte resim de çektirmişler.
Kanellos'la birlikte Grande Bretagne Oteli'nde kalmışlığımız vardır...
Yani hanımla biz içeride, o dışarıda, kapının dibinde. Hep orada takılır. Ara sıra gider meydanda bir tur atar,
döner yatar.
Kanellos
yaşlı bir köpek.
Kapıdan çıkınca başını okşardım, fazla yüz vermezdi ama hoşuna giderdi bu. Otele döndüğümde bakardım, yerinde mi?
Bir keresinde derin uykuya dalmıştı... Bir sempozyum için o sıralar
Atina'da bulunan sevgili dostum Profesör Ayhan
Aktar yanımızdaydı, "ölmüş bu" dedi... Ben de dedim ki "yaşlı ve yorgun
sokak köpekleri ölmezler, gökte
yıldız olurlar"...
Şimdi öğrendiğime göre bütün Atina severmiş onu. Facebook'ta on dört bin kişilik hayran kitlesi bile varmış.
Fakat... Bu Kanellos benimki değil galiba yahu... Hık demiş burnundan düşmüş, tıpatıp aynısı ama... Bu namussuz, anarşistlerin harman olduğu Eksarhia taraflarında yaşarmış, gösterilere onu da yanlarında getiriyor olmalılar. Birçok başkaları da varmış,
Roza, Dick, Ribo, Petros ve Lusi...
Hangisi olduğu önemli mi? Hepsi benim arkadaşımdır.
Çünkü hokkabazlık bilmezler, karınları doyunca yan gelip yatarlar ama
Yunan devlet memuru kadrosundan senede on dört kere haybeci maaşı almazlar. Türkler'e de düşman değillerdir, hiçkimseye düşman değillerdir. İnsanları severler.
Ama bazı
Kıbrıslı
Rumlar bir Kanellos kadar olamıyorlar sanki...
Kıbrıs meselesi çözülüyor dedim, okuyucu hemen uyardı: Rumlar'ın uzlaşmaz tutumunu unutuyorsun!
Davutoğlu da unutmamış, dedi ki: "Önümüzdeki yıl Kıbrıs
Rum Kesimi tek başına AB dönem başkanı olursa biz bunu tanımayız, görüşmeler de askıya alınır."
Hem de öyle olur. Yıllardır bekliyoruz, daha da bekleriz. Günün birinde de beklemeyiveririz...
Bu işin bitmesi için bize yeni bir anayasa gerekiyor. Ama
Avrupa'da da Merkel ve
Sarkozy gibi yöneticilerin çekip gitmeleri gerekiyor.
Ondan sonra iş kalıyor her ülkede tek tek referandumlara... Halkların önyargılarını kırmak da çok çok zor olduğundan, görünür bir gelecekte AB bizim için hayal.
Öte yandan, nasıl bizde bir
darbe olursa AB konusu kapanırsa, onlar iflas ederlerse de konu kapanır. Biz de sarsılırız ama yıkılmayız.
Kılıçdaroğlu artık yatsın kalksın, batağa saplanacak
Avrupa Birliği'ndeki depremlerin bizim ekonomiyi de olumsuz etkilemesi ve böylece hükümetin zayıflaması için dua etsin!
Ha gayret amigolar, Avrupa Birliği batarsa belki 2014'te sizin parti azıcık yükselir. "Gerekirse ekonomi batsın ama bu hükümet gitsin" demiyor muydunuz? İşte size bir umut kapısı...
Öyle olmayacak ama siz oyalanın bir süre de bununla...