Demokrasilerde
siyaset, bürokratların değil, seçilmişlerin işidir. Bürokratın siyasi kanaati ne olursa olsun kendi yetkisi dahilindeki işleri tarafsızlık içinde yürütmek, iktidarın olsun muhalefetin olsun yanında veya karşısında yer almamak durumundadır.
Ülkemizde yalnızca bazı askerler ve yargı mensupları siyasete müdahale eden bürokratlar değil, ama daha çok ve etkili müdahale bu iki guruptan geliyordu. Çok çirkin, ibretlik, ele aleme karşı ayıp işler oldu, lakin görünen o ki, müdahale gittikçe azalıyor, o yolun yol olmadığı, kimseye fayda sağlamadığı, sonunda ülkeye ve halka zarar verdiği anlaşılıyor.
Son seçimlerde yargı cephesinden yine bazı müdahaleler oldu,
yemin krizinde de yargı bürokrasisinin etkisi apaçık ortada. Başta askerler ve yargı bürokrasisi olmak üzere siyasete müdahale etmemeleri gereken kurumların ve bunlara mensup şahısların sınırlarını aşmalarını, yetkilerini kötüye kullanmalarını engellemek için anayasanın yeni baştan ele alınması ve yanlışa giden yolları tıkaması gerekiyor.
Demokrasinin eksiklerinin giderilmesi,
insan hakları ve bu arada
Kürt,
Alevi vb. meselelerin çözüm yoluna girmesi için de –tek başına bu yeterli olmamakla beraber- mevcut anayasanın değişmesi gerektiğinde
ittifak var.
Şu halde bu anayasa değişmeli, bunun için seçilmişler meclise gelmeli, her şeyden önce ülkenin ve milletin menfaatini düşünerek daha iyi bir anayasa yapmak için
işbirliği yapmalıdırlar. Gel gör ki,
muhalif bazı partiler kendi yaptıkları yanlışları, millet ve
demokrasi aleyhine olan dayatmalarla ve suçu iktidara yükleyerek veya topu ona atarak düzeltme yolunu seçiyor, yıllardır beklenen ve durmadan ertelenen anayasa meselesini yine engelliyorlar.
Bir yandan
yemin boykotu, öte yandan istedikleri olmazsa ülkeyi karıştırma ve kan dökme tehdidi çok çirkin, zararlı ve kabul edilemez tavırlardır. Demokrasinin, farklılık içinde bir arada adam gibi yaşama bakımından bir işe yarayıp yaramadığı bu dönemde, başta yeni bir anayasa olmak üzere yıllanmış problemlerin çözülmesi veya çözüm yoluna girmesi halinde anlaşılacaktır; yani demokrasi önemli bir imtihanla karşı karşıyadır. Demokrasi, insan hakları, halkın menfaati diye bağırıp çağıranlar bu önemli vazifede yan çizerlerse hem din gibi sarıldıkları veya öyle göründükleri demokrasi zarar görecek hem de kendi güvenilirlikleri zedelenecektir.
"İlgililer bir de bu bakımlardan meseleye yaklaşıp düşünseler iyi olacak" derim!