Öyle anlaşılıyor ki
yemin sorunu kısa sürede çözülecek. Böylece
12 Haziran seçimlerinin ardından ortaya çıkan bu tuhaf
kriz, daha büyük facialara yol açmadan bitmiş olacak.
Bitmesine bitecek de, önümüzde çok daha çetin sorular var
CHP adına. Akla hayale gelmedik bir skandal üzerinden genel başkan değiştiren; sonra medya,
sermaye ve de memleketimizde istediğini bulamayan bazı uluslararası güçler eliyle yelkenleri şişirilen bu partinin, çiçeği burnunda lideriyle -referandumu saymazsak- ilk seçim yenilgisini tatmasının ardından geldiği nokta, sizi de kaygılandırmıyor mu?
Siyasi merkezin bir tarafında ‘inşa’ ve ‘inşaat’ faaliyeti tüm hızıyla devam ederken, diğer yanda CHP’nin öncülük etmesi gereken adımların sürekli ertelenmesi, karşımıza ciddi maliyetler çıkarmayacak mı sizce?
Daha açık konuşalım. Seçimlerde yüzde 50’yi bulan
AK Parti ve
Tayyip Erdoğan, kendi etrafında toplanan bu desteğin, yeri geldiğinde yüzde 65’lere uzanacağını gördü. MHP’nin yemin krizindeki tavrını bir de bu yönde okumak önemli açılımlar sağlayabilir.
Seçim gecesi, ‘Erdoğan, büyük bir başarı elde etti, ama bundan sonra
başkanlık sistemini gündeme getiremez’ diyen meslektaşlarımız doğrusu beni çok eğlendirmişti. Onların 12 Haziran analizleri,
bakan yardımcılıklarının ardından, ‘
Başbakan Özel Temsilcisi’ makamının kalıcı hale getirilmesiyle, çok daha hoş görünüyor!
***
Mesele şu ki, Erdoğan’ın liderliğini tartışmasız biçimde üstlendiği yüzde 65’lik blok, siyasi geleneğimizde
Demokrat Parti ve Adalet Partisi eliyle de önemli ölçüde temsil edilmişti. Lakin bu defaki temsil derinliğinin o dönemden çok daha fazla olduğunu da dikkate almak gerekiyor.
Bu geniş bloğun, siyasi tarihimizde eşine rastlanmayacak ölçüde, sadece
siyaset zemininde değil, kurumlar ve yüksek bürokraside varlığını ifade/ilan etmesi, DP ve AP döneminden farkını ortaya koyuyor.
İşin bu tarafında tablo böyle. Peki, siyasi merkezin diğer parçasını üstlenen CHP, en azından yüzde 30’luk bir alanda ‘inşaat’ izni almışken, nasıl oluyor da bunu hovardaca harcamaktan çekinmiyor.
Kürt meselesini konuşacak cesareti henüz yok. Bunun için de BDP listesinde Türk solunun önemli isimlerinin niçin yer aldığına henüz kafa yoramadı.
Alevilik üzerinden adam gibi bir temsil üstlenmek yerine, parti içinde
aday listeleriyle başlayan tuhaf bir ‘klikleşme’yi
tercih ediyor.
Yetmezmiş gibi bir de geçmişin karanlık koridorlarına uzanan kapıları kapatmamak için direniyor.
***
CHP,
Sünni Kürtlerin çoğunluğunun AK Parti’yi tercih ettiklerini, bunun dışındakilerin önemli ölçüde
PKK-BDP hattında yer bulduklarını, ancak kendilerine daha geniş bir siyasi şemsiye aradıklarını hala görmüyor.
Oysa bugün PKK-BDP hattında yer alan Kürtler, CHP’nin kodlarına hayli uygun bir ‘seküler’ dönüşüm içindeler. Aralarında bize
İslam hukukunu hatırlatan
komik adamların olması bu geçeği değiştirmiyor. Dolayısıyla Kürt meselesinde söz söyleme cesareti olan bir CHP’nin bu alanda etkin olması, tahmin edilenden çok daha hızlı gerçekleşebilir.
Siyaset, size bahşedilen yahut elde ettiğiniz alanları yönetme sanatıdır. Tekrar vurgulayalım. Tayyip Erdoğan, adım adım genişleyen siyaset alanını, sadece iç politikaya bakarak değil, özellikle de
bölgesel dinamikleri merkeze alarak dikkatle şekillendiriyor.
CHP’nin henüz bir bölge vizyonundan söz edemeyiz. Üstelik ve belki de en kötüsü, bölgeye dair bakış açısı ‘Beşer
Esad kalsın da nasıl kalırsa kalsın’dan ibaret olan bir parti var ortada.
Yüzde 30’luk inşaat iznini kaybetmeden önüne bakmak zorunda Kılıçdaroğlu.