8 bin 372... Yazıyla sekiz bin üç yüz yetmiş iki... Orta büyüklükte bir
kasaba ya da bir stadyum dolusu insan.
Gözlerinizi kapatın ve bir an düşünün. Bu kadar insan iki gün içerisinde katledildi, cesetleri parçalanıp toplu
mezarlara gömüldü. Ve bütün bunlar uygar dünyanın(!) gözleri önünde oldu.
Üstelik de 20. yüzyılın sonlarında, Avrupa'nın göbeğinde.
Bugün
Srebrenitsa Soykırımı'nın yıl dönümü. 16 yıl önce bugün
Sırp Çetnikler sistemli bir şekilde Srebrenitsa kentindeki Müslümanlar'ı tarihte eşi görülmemiş şekilde katlettiler.
Kadın, çocuk,
yaşlı ve silahsız binlerce
Boşnak katledildi.
Üstelik BM koruması altındaydılar.
Hollanda askerleri önce Sırplar'la kadeh kaldırıp sonra da Boşnaklar'ı teslim ettiler. Bugünlerde
mahkeme önüne çıkarılan
Mladiç komutasındaki Sırplar önce kadın ve çocukları ayırdılar.
Erkekleri gruplar halinde kurşuna dizdiler. Bir kısmının ormana kaçmasına göz yumup arkasından sürek avı başlattılar. Her şey iki gün içerisinde oldu. Binlerce Boşnak erkek katledildi ve toplu mezarlara gömüldü. Kadınlar, kızlar tecavüze uğradı.
Katliamın 10. yılı için kapsamlı bir
dosya hazırlarken Srebrenitsa'dan kurtulmayı başarmış çok sayıda isimle röportajlar yapmıştım. Öyle hikâyeler dinledim, öyle trajik olaylara şahit oldum ki etkisi hâlâ üzerimdedir.
Srebrenitsa'nın bir köyünde konuştuğum Hatice Muhammedoviç'in 100'e yakın akrabası öldürülmüştü. Bu soy ismi taşıyan tek kişi kalmış. Ölünce Muhammedoviç soy ismi tarihe karışacak.
Bu soykırım değilse nedir?
Ya da bugün kendisi de bir anne olan, Srebrenitsa'da babası ve erkek kardeşlerini, amcalarını, dayılarını kısacası ailesindeki tüm erkekleri kaybeden, o gün 9 yaşında ve açlıktan
kemikleri sayıldığı için Sırplar'ın tecavüze değer bulmadıkları Elvisa hâlâ kâbuslar görerek uyanıyor.
Yaşanan dram, acı tarifsiz.
Üzerinden 16 yıl geçse de çok sıcak. Çünkü hâlâ binlerce Boşnak kayıp. Hâlâ Bosna'da açılmayı bekleyen toplu mezarlar var.
Kayıp Komisyonu verilerine göre savaş sırasında 27 bin 734 kişi kayboldu. Yüzde 92'si Boşnak ve bunların da yüzde 90'ı
sivil. Bugüne kadar 366 toplu mezar tespit edildi. 20 bin cesede ulaşıldı. Bazı cesetlere ait parçalar üç ayrı mezardan toplanmış. Kimyasallarla tahrip edilmiş cesetler de var.
ICMP (Kayıpları Bulma Komisyonu) kayıtları Bosna'da uygulanan soykırımın boyutlarını ortaya koyuyor. Bugün
Tuzla kentinde bulunan merkezde toplu mezarlardan çıkarılmış binlerce kemik ve
kıyafet parçası var. Kayıp yakınlarından alınan DNA örnekleri ile bunlar kıyaslanıyor. Fakat Sırplar öyle bir soykırım uygulamışlar ki bugün kimlik tespiti için DNA örneği alınabilecek isimler kalmamış bazı ailelerden. O yüzden 4 bin civarındaki cesedin kimliğinin belirlenmesi imkânsız görülüyor.
İşin istatistikî veriler bir yana, yaşanan dramın
psikolojik boyutu dayanılmaz. Tüm dünyanın gözleri önünde katledilen binlerce Boşnak'ın yakınları hâlâ kayıplarından haber bekliyor.
Umut geri dönmelerinde değil. En azından bir
mezar taşına sahip olmak istiyor Boşnak anneler, kadınlar,
yetim çocuklar.
Kulakları ICMP'den gelecek bir telefonda. Verdikleri DNA örneklerine uyan bir kemik bulunursa sevinç gözyaşları döküyorlar. Çünkü artık gidip başında Fatiha okuyabilecekleri bir mezar taşı oluyor.
Bugün katliamın gerçekleştiği Potoçari Köyü'ndeki şehitlikte törenler var. DNA testleri sonucu kimlikleri belirlenebilmiş 600 civarında Boşnak'a ait birkaç kemik defnedilecek.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın
başkanlık ettiği Türk heyeti ile orada olacağız. Acıya ortak olmak için.
Srebrenitsa katliamı için çok şey söylemek mümkün. Ama bir cümle ile özetlemek gerekirse en iyi tanımı ünlü
Fransız filozof Bernard-Henry Levy yaptı. Bosna'yı anlattığı belgeselinin son cümlesi "Ve Batı, Bosna'da öldü" şeklindeydi.
Evet. Srebrenitsa Batı'nın öldüğü yerdir.