Sevgili okuyucular, bu
pazar sohbetinde sizlerle çiçeği burnunda Millî Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ömer
Dinçer'den ve 'Eğitim
Reformu'ndan söz etmek istiyorum.
Millî Eğitim bakanları
Efendim, bendeniz millî eğitim bakanlarına çok acırım. Zira, Millî Eğitim Bakanlığı, kabinenin en zor ve meşakkatli bakanlığıdır. Millî eğitim bakanları sabahlara kadar çalışırlar ama gene de kimseye yaranamazlar. Yarım milyondan fazla bir öğretmen kadrosu, ayrıca onbinlerce
personel, bütün bunların
tayin-nakil sıkıntıları, insanı bir dakika dahi rahat bırakmaz. Milletvekilleri ve parti teşkilâtı, ceplerinde binlerce kişilik listelerle karşınızda arz-ı endam ederler...
Bilir misiniz ki, Millî Eğitim Bakanları'nın ortalama
hizmet süresi bir yıldan biraz fazladır. Uzun müddet
bakanlık yapmış Hasan Âli
Yücel ile
Hüseyin Çelik'i hariç tutarsanız bu süre ortalama 1 yılın altına düşecektir.
Diğer taraftan, 74 milyonluk
Türkiye'de her bir fert âdeta birer 'eğitim allâmesi'dir. Eğitimi hiç bilmeyenler bu konuda bol bol ahkâm keserler. Eğitim konusunda hiçbiri doğru olmayan
gazete haberlerini okurken bütün tırnaklarınızı yer bitirirsiniz.
Başbakanlığı nasıl kaybettim?
Efendim, 1987'de Millî Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı olmuştum. Rahmetli
Özal beni
Dışişleri Bakanlığı'na getirmek istemiş. Millî Eğitim için de Mesut Yılmaz'ı düşünüyormuş. O esnâda
ANAP teşkilât başkanlığı görevinde bulunan bizim
Mehmet Keçeciler Özal'a giderek Mesut'un Millî Eğitim için uygun olmayacağını, buraya kendi ifadesiyle 'sağlam' bir bakanın gelmesi gerektiğini söyleyip
merhum Özal'ı ikna etmiş...
Böylece bendeniz, bakanları hiç yıpratmayan
fıstık gibi Dışişleri'nden mahrum kaldım ve tayin edildiğim Millî Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı'nda, eğitim
reformu yapacağım diyerek dokuz doğurdum.
Yanlış anlaşılmasın, Millî Eğitim Bakanlığı'ndan ziyadesiyle hoşlandım ve 'Eğitim Reformu' yapmaya çalıştım. Lâkin, grup ile kâfi derecede uğraşamadığım için, bu durum benim, Özal'dan sonra ANAP Genel Başkanı ve Başbakan olmamı engelleyen unsurlardan biri oldu.
En isabetli tayin:
Ömer Dinçer
Efendim, bendeniz Prof. Dr. Ömer Dinçer'i, bizim Yeni Türkiye Dergisi'ndeki idare konusunda yayınladığım akademik makalelerinden tanıdım. Son derece bilgili, akademik ve bilimsel bakımdan dolu bir ilim adamıdır.
İntihalde bulunduğu külliyen yalan ve iftiradır.
Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında Başbakan'a müşavirlik yapan Dinçer, daha sonra
Başbakanlık Müsteşarı olarak başarılı bir şekilde hizmet verdi. Devletin yeniden yapılanması konusunda çalışarak '
Kamu Yönetimi
Temel Kanun Tasarısı'nı hazırladı. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı olarak, sosyal güvenlik konusundaki icraatıyla göz doldururken,
kriz ortamında geliştirdiği yeni istihdam projeleri ile dikkatleri çekti.
Prof. Dr. Ömer Dinçer'in Millî Eğitim Bakanlığı'na tayini fevkalâde isabetli olmuştur. Onun, her zamanki gibi, eğitim meselesi üzerinde de ciddiyetle duracağına ve bu sahada kalıcı hizmetler vereceğine inanıyorum.
Yıllar önce jakoben CHP'lilerin, malûm irtica teraneleri içerisinde Ona nasıl saldırdıklarını hatırlıyorum. Şimdi de o bildik jakoben ulusalcı kalemşörler gene eskiyi karıştırarak onu eleştirmeye çalışıyorlar. Halbuki, Prof. Dinçer, onların havsalalarının almadığı makalesinde, 'Türkiye'nin değişimini' anlatıyordu.
Eğitim reformu
Efendim,
AK Parti hükûmetlerinde uzun süre Millî Eğitim Bakanlığı yapan Doç. Dr. Hüseyin Çelik de birçok başarılı uygulamaya ve projeye imzasını atmıştır. Gene Nimet Çubukçu'nun başlattığı '
Fatih Projesi' de çok önemlidir.
Lâkin, artık Türk Millî Eğitimi'nin tamamını yeniden inceleyerek yeni bir değerlendirme yapma zamanı gelmiştir. Eğitimde reform süreci, yeni gelişmelerin ışığında daha sık tekrarlanır olmuştur.
Prof. Dr. Ömer Dinçer'in, Türkiye'nin önümüzdeki yeni döneminde ihtiyaç duyulan 'Eğitim Reformu'nu gerçekleştirebileceğine inanıyoruz.