Türkiye'nin kültür rüzgârı


Muavin Konsolos Gökçe Gül Yılmaz Hanımefendi ile konuşurken hayalim seksenli yıllara gitti. Lise ve üniversite yıllarımızdı. Askerî darbenin ardından esmeye başlayan liberal rüzgârlar bütün alanları etkilemişti. Dışa açılım, komşularla turizm ve ticareti geliştirme çabaları yabancı dile alakayı artırmıştı. Kimi İngiliz Kültür'e gider, kimi Amerikan Kültür'e giderdi arkadaşlardan. Bazıları da Suud Konsolosluğu'nun açtığı Arapça kurslarının müdavimiydi. Arap turistler özellikle bizim çevremizdekiler için ciddi bir geçim kaynağı oluşturuyordu çünkü. Şimdi Başkonsolos Mustafa Bey'den bilgisini aldığım bir dizi kültürel etkinliğin detaylarını Gökçe Hanım'dan dinlerken Türkiye'nin aldığı mesafeyi görüyordum. Planlanan faaliyetlerin uyardığı heyecan gözlerinden okunuyordu. Aynı heyecana Brezilya'nın Ankara Büyükelçiliği'nde de şahit olmuştum. Duyguların karşılıklı olması daha büyük faaliyetler için umutlandırıyor. Sohbetin bir yerinde Gökçe Hanım, "Sormak istediğiniz bir şey var mı?" diyor. Kısa bir duraksamanın ardından "Hayır" diyorum, "Şimdilik yok." İstanbul Kültür AŞ'nin her ay gönderdiği aylık kültürel faaliyetler takvim kitapçığı gibi Başkonsolosluğumuz, Sao Paulo Belediyesi ile üç aylık bir takvim içinde arka arkaya programlar planlamıştı. Önce bu güzel haberleri hazmetmek, sonra da birer birer çalışmak gerekiyordu. Brezilyalılardan kiminle konuşsak Türkiyeli olduğumuzu öğrenince "Buralarda bir Türkiye modasıdır gidiyor. Herkes tatil için Türkiye'yi tercih etmeye başladı." diyor. Bu ilgi programlara da yansıtılabilirse Sao Paulo'da farklı bir bahar yaşanacak. Başlangıç 10-18 Ağustos tarihleri arasında "Türk Filmleri Festivali" ile yapılacak. Harbi delikanlı rolleri ile tanıdığımız Yılmaz Erdoğan festivale katılacak ve açılış, "Organize İşler"in gösterimi ile yapılacak. Erdoğan'la birlikte festivalin olmazsa olmazı, bir de bayan sanatçının katılması. Şu anda iki isimle görüşmeler devam ediyor. Birkaç güne kadar o da netleşecek. Hafta boyunca 13 film Brezilyalıların ilgisine sunulacak. İngilizce ve Portekizce alt yazılı olarak gösterimi yapılacak filmler arasında "Selvi Boylum Al Yazmalım" ve "Züğürt Ağa" da var, "Devrim Arabaları" gibi bizim kadar, Brezilya ve benzer ülkelerin gerçeğini yansıtan filmler de var. "Eşkıya" gibi "Şu Fırat'ın suyu..." diyerek, yakıcı müziği ile ciğerleri dağlayan insanî dramlar da... Farklı bakış açılarına göre farklı alternatifler elbette ki oluşturulabilirdi ama genel hatlarıyla bakıldığı zaman bence seçimler iyi yapılmış. Eski ve yeni filmler arasından daha insan merkezli olanlar tercih edilmiş. Şimdi sıra, Brezilyalılarda uyanmaya başlayan Türkiye ilgisini festival vasıtasıyla hızlandırabilmekte. Planlanan üç aylık faaliyet takvimine 29 Ekim Cumhuriyet Resepsiyonu ile bir noktalı virgül konulacak. Galiba o akşam aynı zamanda bir ilk de gerçekleşecek. Ülke içinde yaşanan soğuk savaşın yerini milli menfaatlerin ve Türkiye'nin kültürel zenginliğine sahip çıkacak devlet anlayışının aldığına işaret eden bir ilk. Tam netleşmemiş konulara şimdilik girmemek galiba daha doğru. Güzel şeyler oluyor ve önemli olan bu güzelliklerden bir rüzgâr oluşturabilmek. İtalyanlar ve Almanlar kadar nüfusumuz, Çin kadar ekonomik cazibemiz olmasa da gönlümüz ve inandığımız şeyler var. Tabii, ona göre takdim edebileceğimiz farklı şeyler de...
<< Önceki Haber Türkiye'nin kültür rüzgârı Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER