Eski
Milli Eğitim Bakanı
Nimet Çubukçu, görevi yeni
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'e teslim etti.
Eee, ne var bunda? Tam sayfa
manşet haber yapılacak kadar önemli bir olay mıdır?
Çünkü
CHP basını öyle yaptı.
Görevi devrederken Nimet Hanım'ın gözleri
dolmuş...
Dolar dolar, hem insandır, hem kadındır, bazı CHP amigoları gibi sevgisiz ve katı yürekli değil belli ki...
Hayır, amaç, bir punduna getirip bir şekilde hükümete uyuzluk etmek ve pislik yapmak. Utandılar da, "
hain baş
bakan zavallı kadıncağızı ağlattı" yazacak kadar ileri gidemediler (
seçim öncesi olsaydı onu da yaparlardı.)
Sonra da, "Ömer Nimet'e
çiçek verdi, Nimet de ona
kahve ısmarladı" gibi birtakım gereksiz ve
ucuz "Babıali basitlikleri"... (Kahve sade miymiş orta şekerli mi, bakın bunu atlamışlar, öğrenemedik.)
İşin magazin zırvası bir yana, gerçek şu ki, Nimet Çubukçu bakanlığı kaybetti.
Bu da doğaldır,
mahkeme kadıya mülk değil ki... Nimet gider Ömer gelir, Ayşe gider Mehmet gelir. Bu bir görevdir alt tarafı, bugün alırsın yarın verirsin.
Başbakanın ne düşündüğünü, bu değişikliğe niçin gerek gördüğünü bilemem. Sorsam da söylemez herhalde. Fakat bazı tahminlerde bulunabilirim.
Nimet Hanım, "
sivil okullarda
üniforma" meselesini çözemediği, bu işi sürüncemede bıraktığı için gitmiş olmalı.
Samimi olarak, tek parti döneminden kalma bu "faşizan" uygulamayı kaldırmak istedi istemesine... Sonra sıra ilkokullardan "faşist yemininin" kaldırılmasına bile gelecekti. (Ne
dersin fırıldak
tosun, seçimden sonra yüz seksen derece dönüp hükümete yağlama yıkama çekmeye başladığına göre sana soruyorum, kaldırsınlar mı kalsın mı?)
Fakat "fazla ileri gitmekten" mi çekindi, tepkilerden mi korktu gene bilemem, idare-i maslahat yolunu seçti. İşi uzattı da uzattı.
Atatürk'ün sözüdür, idare-i maslahatçılar esaslı inkılap yapamazlar. (Bunu İsmet Paşa için söylemiş olduğu da rivayet edilir.)
Tuttu herkese sormaya kalktı. Birtakım "çalıştaylar" topladı. ("Otuzlu yıllar" kokan bu Çağatayca bozuntusu ve buram buram özenti terim CHP'ye yakışır da AKP'ye hiç yakışmıyor.)
Çalıştaylardan da bir sonuç alınamadı tabii. Bir meseleyi yokuşa sürmenin en sağlam yolu onu "encümene
havale" etmektir.
Üniforma meselesi öylece kaldı,
yerli yerinde duruyor.
Bu iş "aşamalı kademeli" falan olmaz. Büyük İskender gibi kılıcı bir vuracaksın, anında düğüm çözülecek. 2012'de
ceket kalksın, 2014'te kravat kalksın, 2016'da etek kalksın, 2018'de kızlardan, 2019'da erkeklerden kaldıralım falan diye sonuç alınmaz.
Bütünüyle
bakanlık "tasarrufunda" olan bir konudur ayrıca, yürütmenin işidir, bakan emri yeterlidir. Yasama kararı, yargı kararı falan gerekmez.
Nimet Hanım'ı haddimiz olmayarak uyarmaya çalışmış, bu meseleyi çözüp "tarihe geçme" fırsatını kaçırmamasını söylemiş, aksi takdirde gelecek kabinede yer alamayabileceğini de ihsas etmiştik... Top şimdi Ömer Dinçer'de, tarihe geçme fırsatı da bu sefer onun elinde.
CHP amigoları kıyameti koparmayı deneyeceklerdir, aldırmasın. (Kendisinden zaten nefret ediyorlar, düşmanlarına şirin görünmeye çalışması gerekmez.)
İşin iktisadi boyutu... Formaya yatırım yapmış şirketlerin uğrayacağı zarar ziyan falan... Bunları öne süreceklerdir.
Buna da aldırmasın.
Fenerbahçe Kulübü'nün uğrayacağı zarar ziyan mı hesaplandı şikeciler enselenirken?
Okulların açılmasına tam iki ay var. Güvenoyu alır almaz kolları sıvasın, iki ayda bitirsin şu işi. Gene kalırsa kalır çünkü.
Yeni ders yılında okul yollarında "Hitlerjugend" kılıklı yavrular görmeyelim.
Asker askerliğini bilsin, sivil de sivilliğini.