CHP'de, "Vekilliğimiz düşerse düşsün, sine-i millete
döneriz" görüşü ağırlık kazanıyormuş.
Hayret, CHP'den de espri sâdır olabiliyormuş demek ki! Bir an bizim Cafcaf Dergisi'ni veya
Zaytung "Kazatası"ndan bir haber okuyormuş gibi bir hisse kapıldım; bence bu iki mizah camiasının hayal gücü bile bu derece engin ve yüksek yüksekliklere çıkabilmez; başı döner; bu bakımdan haberin kaynağına yöneldim.
Sözcü Gazetesi'nin haberi sürmanşetten verdiğini farkedince "Aa,
şaka değil, gerçekmiş galiba!" diye şaşırdım. Efendim şöyle olmuş: Kılıçdaroğlu,
yemin krizine bir çözüm bulmak için
Meclis Başkanı Çiçek'le görüşmüş, netice çıkmayınca CHP lideri ekibiyle kısa bir toplantı yapmış ve toplantıda "Sine-i millete döneriz" görüşü benimsenmiş; daha doğrusu "benimsendiği bildirilmiş!.."
İfadedeki mütereddid edâya bakıp, "Tam böyle denilmemiş olsa bile muhabir böyle bir mânâ çıkarmış" demiyoruz. Haberi doğru kabul ediyor ve
logo üstündeki başlığı yeniden okuyoruz: "CHP'de son çare, sine-i millet"
Pekâlâ, sîne-i millet nedir arkadaşlar; sîne-i millet, işler istediğimiz gibi gitmeyince, kafamız bozulunca kendimizi sıcaklığına şefkatine terk eyleyeceğimiz bir
baba evi midir? Diyelim ki öyledir; sorarlar adama, "Böyle güzel, emin, şefik, güvenilir bir yerde iken ne demeye dışarılara çıktınız; halen bulunduğunuz yer, Cüneyt abimizin filmlerindeki meşhur ve malum tâbirle ifade edersek kahpe
Bizans mıdır; buralar kahpe Bizans ise sine-i millet Domaniç,
Söğüt,
Bilecik civarlarında bir mıntıka mı oluyor?"
Değerli arkadaşlar, kimse size, "Haydi yavrum, bir fedâkârlık göster, sînemizden kop, kendini fedâ et, git bize temsil et" diye yalvarıp yakarmış mıdır ki, kafanız bozulduğunda bizi oraya dönmekle korkutuyorsunuz? Yoo, siz istediniz; üstelik çalışıp çabaladınız, yoruldunuz, uykusuz kaldınız ve güle oynaya sine-i milletten ayrıldınız.
Bunlar sağ ayaklar değerli abilerim; hani nasıl derler, ağzınıza yakışmıyor; Sine-i millet, sağ jargondur aziz CHP'liler, "
Merkez sağdan gelen
vekil arkadaşlardan sonra say ki biz de sağcı olduk" diyorsanız o başka. Ha, sağcılar da ara-sıra böyle lâflar ederler ama milletinin sînesine döneni pek görülmemiştir. Dur bakayım, bir Murat Sökmenoğlu'nu hatırlıyorum, vaktiyle vekillikten
istifa edip sine-i millete dönen; başka da gelmiyor aklıma.
Anlıyorum, sizinki sîne-i millete filan dönmek değil, "Sofraya çağırmazsanız ben de ağlarım ha" mânâsında bir şey; e birader madem gözünüz sîne-i millette idi, niçin onca meşakkate katlanıp vekil oldunuz; vekil oldunuz niçin yeminden kaytarıyorsunuz? Sizinki boykot değil (
Boykot BDP'ninki gibi olur bu arada!), ayakkabınızı bile bile ters giymek.
Bu arada genel başkanınız, "Yemin edene kadar
maaş almayalım" filan şeklinde ilginç sondajlar yapıyor. Bu sözleri, "Nasıl olsa yemin edeceğiz, bari ağzımızda
kürdan gezdirip karnımız tok görünelim" şeklinde okursak bizi kötü niyetli olmakla itham eder misiniz? Edersiniz! Canınız sağolsun...
Şöyle yapalım isterseniz; siz yemin edin bir zahmet (ki edeceksiniz!) sonra canınız ne zaman çekerse hep birlikte parka gidelim, körebe, köşe kapmaca, elim sende, yakan top, bilye oynayalım, topaç çevirelim. Söz ama, oyunu kaybedince "Verin topumu ben eve gideceğim" veya "Sine-i millete dönersem görürsün gününü" diye "ağlazlık" yapmak yok. Belki unuttunuz, çocuk oyunlarının bile kendine göre bir kuralı, kaidesi vardır.
Anlaştık?.. Eğer yine oyunbozanlık etmeyecekseniz, Meclis Genel Kurulu'na katılıp Cemil Çiçek'in gözüne bakarak hep bir ağızdan, "Baaşkaan pabucu yarım, çık dışarıya oynayalım" diye seslenin; gerisi kolay, önünüzdeki kâğıttan yemini okuyacaksınız sadece. Yok, yine de sîne-i millet diye diretirseniz, bizi yormayınız arkadaşlar, o kâğıdın arka tarafına "Biz sîne-i millete dönüyoruz" yazıp altını imzalamanız kâfidir.
Dönünüz efendiler; biz sizi karşılıyor olacağız.