BÜTÜN yorumcuların uzlaştığı husus, yeni hükümetin ‘teknokratik’ olduğudur. Sol-liberaller bu kavramı AKP’nin ‘klasik merkez sağ’ partiye dönüşmesinin işareti sayarak eleştiriyorlar.
Ben böyle düşünmüyorum.
Halk iradesiyle gelen, demokratik reformlara önem veren ve
kalkınma konularına ‘teknokratik’ gözle
bakan bir “merkez sağ” kavramına pozitif bakıyorum.
Bakanları
teker teker ele almak yerine, önemli bulduğum üç açıdan
kabineyi değerlendirmek istiyorum.
Beşir Atalay’ın “
açılım”dan ve “güvenlik”ten sorumlu
Başbakan Yardımcısı olması, bu dönemde meselenin daha üst düzeyde ele alınacağının işaretidir.
Kürt meselesi
Bütün başarılı
demokrasilerde etnik sorunların çözümü için izlenen yol, hem “açılım” yapmaktır, demokrasi kanallarını açmaktır, hem “güvenlik” politikalarıdır; biri öbürüne feda edilemez.
Beşir Atalay’ın “açılım”dan ve “güvenlik”ten sorumlu
Başbakan Yardımcısı olması, bu dönemde meselenin daha üst düzeyde ele alınacağının işaretidir.
Diyarbakır Milletvekili Mehdi Eker’in
Tarım Bakanlığı devam edecek. Eker teknokrat bir aydındır. Bakan olarak
bölgeye altyapı alanında çok yaygın kamu hizmetlerinin götürülmesini sağlayan isimdir.
Diğer bir teknokrat isim yeni kurulan Kalkınma Bakanlığı’na getirilen
Bingöl Milletvekili
Cevdet Yılmaz’dır, akademik kariyeri de vardır. Başta GAP olmak üzere bölge kalkınması üzerinde uzmanlaşmıştır. Şimdi bölge kalkınmasıyla Türkiye’nin genel kalkınmasını entegre olarak yönetecek.
Teknokratik kadro
Michael Porter, Competitive Advantage of Nations adlı ufuk açıcı eserinde, Uzakdoğu mucizesini yaratan faktörlerden birinin, bakanlar kurulunda daima teknokratların ağır basması olduğunu belirtir; örnekler verir.
Bizde
Özal hükümetleri böyleydi.
Son on yıldaki
ekonomik büyümenin ve kamu hizmetlerindeki gelişmelerin temelindeki isimler teknokrat bakanlardır: Ali
Babacan, Binali
Yıldırım ve Recep
Akdağ... Bu listeye
Mehdi Eker ve Cevdet Yılmaz’dan başka, son dönem performanslarıyla
Taner Yıldız’ı, Zafer Çağlayan’ı ve TOKİ’deki üstün başarısıyla Erdoğan Bayraktar’ı da ekl
emek gerekir.
Yeni
Milli Eğitim Bakanı Ömer
Dinçer’e de bu gözle bakıyorum. Dinçer Türkiye’de “e-devlet” yani kamu hizmetlerinin elektronikleşmesi yönündeki gelişmelerin mimarıdır. Başbakan
seçim meydanlarında elindeki iPad‘i göstererek yeni eğitim politikasını anlatmıştı; ‘Ömer Dinçer’lik’ bir konudur bu.
Hukuk ve demokrasi
Geçenlerde Prof.
Ergun Özbudun’la sohbet ediyorduk, “İnşallah yeni
Adalet Bakanı yine
Sadullah Ergin olur” diyerek devam etmişti:
- İyi bir
hukukçu, siyasi polemiklerden sakınıyor.
Venedik Komisyonu Başkanı
Gianni Buquicchio da Sadullah Bey’den takdirle bahsetti, hatta tekrar Adalet Bakanı olmasını dilediğini söyledi.
Ben Ergin’in
yemin krizinin çözülmesinde de katkısının olacağına inanıyorum.
Egemen Bağış gibi AB ilkelerine inanmış dinamik bir ismin görevine devam etmesi, kuvvetli bir AB mesajıdır.
Dış politikamızdaki uluslararası prestijin mimarı
Ahmet Davutoğlu tabii ki görevine devam ediyor.
Böyle çok olumlu bulduğum isimlerden biri de
Ertuğrul Günay’ın görevini sürdürmesidir.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma
Şahin kadın sorunlarına büyük emek vermiştir; her kesimle
diyalog kuracak, açık fikirli bir siyasetçidir.
Evet, ‘ustalık’ dönemine uygun bir kabine... Dilerim siyasi kavgalarla enerji israf etmez.
Başarılar diliyorum.