Bugün,
tutuklu oldukları için
yemin etmeyen milletvekilleri hakkında "
milli iradeye saygı duyulması gerektiğini" hatırlatanlar var. Tabii ki milli irade her şeyin üstünde olmalı. 1999'da Merve
Kavakçı hakkındaki yorumları hatırlatmaktan maksadımız, "Dün bana, bugün sana" mesajı vermek değil. Ama, meslektaşlarımızın yüzüne bir ayna tutmak da vazifemiz. Bakın neler yazmışlar:
Emin Çölaşan: Belli kesimler şimdi bir tantana yapıyor: 'Merve milletvekili seçilmiş, mazbatasını almıştır. Yemin etmese bile milletvekilidir. Bütün özlük haklarından yararlanır, maaşını alır, sadece
türbanıyla
genel kurul ve
komisyon çalışmalarına katılamaz.'
Hayır! Anayasa'nın 81. maddesi aynen şöyle başlıyor: '
TBMM üyeleri göreve başlarken aşağıdaki şekilde ant içerler...' Demek ki göreve başlaması için milletvekilinin ant içmesi gerekiyor.
Yargıtay Ceza Genel
Kurulu kararına göre,
Meclis önünde ant içmeyen Cumhurbaşkanı göreve başlamış sayılmayacak ama, Merve isimli kadın, milletvekili olacak! Herkesi uyarıyorum. Bu oyuna gelinmesin.
Oktay Ekşi: Merve olayı, devlete yönelik bireysel bir başkaldırı teşebbüsü ile kendi temel felsefesinden ve kimliğinden fedakârlık yapmamaya kararlı olan
Türkiye Cumhuriyeti Devleti arasındaki son raundu bekliyor. Merve kızımız, kiminle dans ettiğini o zaman öğrenecek.
Tufan Türenç: Türban olayının bir tek amacı vardı, o da devlete meydan
okumaktı. Ondan sonraki
hedef ise laik ve demokratik cumhuriyeti yıkıp, yerine bir İslâm cumhuriyeti kurmaktı.
Ertuğrul Özkök: Ecevit,
İspanya Meclisi'ni basan askerlerin önüne çıkan o meclis başkanı gibi. Meclis'i basan bir zihniyetin karşısına dikildi. Ecevit'in bu çıkışının ve orada yaptığı konuşmanın ne kadar tarihi bir öneme sahip olduğunu, o gece o konuşmanın Türkiye'de neleri önlediğini tarih yazacak. Merve Hanım'ın çocuklarını almak için gittiği okulda küçücük öğrencilerden aldığı dersler, bu haddini bildirme sürecinin ilk işaretleridir.
Enis Berberoğlu: DSP'nin milliyetçi Meclis'te tek başına sergilediği tutum, bize göre de doğrudur: Türbanlı Merve dışarı!
Yalçın Bayer: Erbakan'ın kuklası olarak,
Nazlı Ilıcak'ın koruyucu kanatları altında Türkiye'yi geren Merve, Cumhurbaşkanı ile
Genelkurmay Başkanı ve komutanlar yemin törenini izlerken salona girebilir miydi? Fazilet sıralarından başını kaldırıp
Demirel ve Kıvrıkoğlu'nun yüzüne bakabilen oldu mu? Biliniz ki hayır.
Ferai Tınç: TBMM'nin koşullarını hiçe sayarak, kendi doğrusunu zorla dayatmaya kalkıştı. TBMM'nin toplumsal uzlaşmayı yansıtan eğilim ve uygulamalarına omuz silkerek, milletin Meclis'ine sızmaya çalıştı.
Fatih Altaylı: Kavakçı'nın Meclis'teki eyleminin,
Türkiye Cumhuriyeti'ne bir meydan okuma olduğu açık. Benim anladığım kadarıyla Kavakçı suç işliyor. O zaman hakkında
dava açılmalı. Ne zaman adam oluruz? TBMM, Merve-Nazlı Ilıcak gibilerden temizlendiği zaman.
Hasan
Cemal:
Merve Kavakçı, Fazilet milletvekili. Daha Meclis'in ilk gününde türbanıyla meydan okudu. Bunalım kışkırtıcılığı yaptı.
Fikret Bilâ: Merve Kavakçı olayı, cumhuriyet kurulduğundan ve laik içerik kazandıktan bu yana süregelen rejim karşıtı akımın yansımasıdır.
Ruhat Mengi: Türkiye, onların TBMM çatısı altında bulunmaya lâyık olmadıklarına inandı! Yemin töreninde
mide bulandırıcı bir yalan havası hâkimdi. Merve Kavakçı, fırsat bulsa "Demokratik ve laik cumhuriyete ve
Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağına" yemin ederek bir ikiyüzlülük örneği vermiş olacaktı.
Can Ataklı: Gerçekten bir
ajan provokatör olan Merve Kavakçı, Meclis'teki tüm partilerin gafletinden yararlanarak, çağdaş ve laik Türkiye'yi yaralayan eylemini gerçekleştirdi. Meclis Genel Kurulu'na girmesi, yemin ettirilmese bile uzun süre oturması rezalettir, skandaldır. Buna neden olan tüm siyasi partileri kınamak gerek.