Seçimler sonrası durum tespiti


Seçimlerin üzerinden daha bir ay bile geçmedi. Ancak sanki aradan birkaç sene geçmiş gibi. Neden? Çünkü yenilgiye doymayan, halkın iradesini doğru okuyamayan, uğradığı hayal kırıklığının gerçek nedenlerine bir türlü eğilmeyen, her yenilgi sonrası öfkeye kapılıp zararla oturan bir zümre var bu ülkede. En iyisi seçim sonrası kâr-zarar tespiti yapmakta fayda var. Bu kimileri için bir hasar tespitidir kimileri içinse bir yol haritası. Daha önemlisi de tarihe kısa öz ve mütevazı bir not düşmektir. İşte naçizane tespitlerim: 1 MECLİS İLK DEFA BOYKOT EDİLDİ, YANLIŞ YAPILDI Kurulduğu günden bu yana çözümün adresi hep Türkiye Büyük Millet Meclisi olmuştur. En sıkıntılı dönemlerde bile Meclis çalışmış, halkın güveni bu kurumun hep yanında olmuştur. İlk defa CHP ve BDP ittifakı Meclis'i boykot etti. İlkin tutuklu sanıkları milletvekili adayı yaparak büyük bir risk almışlardı. Yargı vekillerin tutukluluk haline son vermeyince Meclis'i boykot ettiler. Tarih şahittir ki Meclis'i devre dışı bırakanı halk devre dışı bırakır. Bekleyip göreceğiz... 2 YENİ CHP ESKİSİNDEN DE ESKİ ÇIKTI Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hâlâ aydınlatılamayan bir gizli çekimle görevinden alaşağı edildi. O malum kaset hadisesi olmasaydı Kemal Kılıçdaroğlu genel başkan olamayacaktı. Kemal Bey'in genel başkan oluşu CHP çevrelerinde coşku ile karşılandı ve "Yeni CHP" imajı üretildi. Ergenekon sanıklarının milletvekili adayı yapılması ile başlayan ve Meclis'i boykota kadar varan süreç gösterdi ki yeni CHP diye bir şey ortada yoktur. CHP eski tas eski hamam devam ediyor. 10 kez kurultay da yapsalar bu derin devlet sevdası sürdükçe maalesef bu parti iflah olmaz. 3 CHP MEDYASI YİNE BOZGUNA UĞRADI Vakti ile Özal'ın yerine başbakan seçilen Yıldırım Akbulut'un imajını kadim medya yerle bir etmişti. Fıkralar uydurmuş, Sayın Akbulut'u gülünç duruma düşürmüşlerdi. Kılıçdaroğlu'na tam tersini yaptılar. Kemal Bey bazen bir günde üç-beş fıkralık malzeme verdi ama onu yere göğe sığdıramadılar. Kurtarıcı ilan ettikleri CHP liderini bir ara Gandi bile ilan ettiler. O kadar vecde geldiler ki tek başına iktidara yürüdüğüne inandılar hatta daha mutedil CHP'li medya duayenleri (!) yüzde 30'un üstünde oy alacağını açıkça beyan ettiler. 12 Haziran gecesi medyatik desteklerle maşeri vicdan arası uçurumu bir daha gördüler. Ders aldılar mı? 4 MHP ANAMUHALEFET PARTİSİ OLDU CHP Meclis'i boykot ededursun MHP seçim sonrası akıllı bir hamle yaparak demokratik bir adım attı. Şu an Meclis'te iki parti yasama görevini yerine getirecek. Biri yüzde 50 ile halkın iktidar anahtarını verdiği AK Parti, diğeri yüzde 13'lerde anamuhalefet görevini üstlenen MHP. Sanırım MHP'liler "Sağ olasın CHP" diyorlar. Meclis dışından, daha doğrusu TV ekranlarından muhalefet yapmakla anamuhalefet görevi ifa edilemez. 5 CHP'NİN ERGENEKON HAMLESİ "USTA"YA TAKILDI CHP, iki Ergenekon sanığı için kendisini yaktı bitirdi. Sandılar ki çıkaracakları gürültü üzerine AK Parti kanun sınırlarını zorlayarak Ergenekon'un dayatmasına boyun eğecek. Aslında bazı AK Parti yetkililerinin ve destekçilerinin psikolojisi de bu senaryoya yatkın sayılırdı. Fazlaca etkileniyorlar çünkü. Ne var ki Recep Tayyip Erdoğan gerçeğini yutarak "Diz çöktüreceğiz" naralarını atanlar Başbakan'ın acı tecrübelerini göz ardı ettiler. Tayyip Bey reste rest çekti ve Ergenekon'un planını bozdu. Şimdi CHP kıvrım kıvrım kıvranıyor, ne yapacağını bilemiyor. Tehditle ve şantajla "diz çöktürme" işini artık yapamayacağını bilmesi gerekiyordu. 6 BDP, YANLIŞINDA ISRAR EDİYOR PKK gölgesinde siyaset yapan BDP, bağımsız adaylar üzerinden başarılı bir strateji üretti, 30'un üzerinde milletvekili çıkardılar. Ancak onlar da seçilse bile milletvekili yapılmayabilecek adaylara umut bağladılar. Yanlış bir planlamaydı bu; hele Meclis'i boykot kararı! Bu partinin yöneticileri, şımarık ve tahrik edici tarzlarını mağduriyetten mağruriyete evirildiğini, halkın çok büyük bir çoğunluğunda bu yaptıklarının yara açtığını hâlâ bilmiyor. Siyaset yapacaksan bu kadar antipatik olmaya gerek yok. Bu partinin kendileri dışındaki makul ve ciddi bir katkı sağlayacak insanlar nezdinde nasıl değer kaybettiğini göremiyor... 7 CUMHURBAŞKANI'NA KULAK VERMEK GEREKİYOR Krizler patladığında, meseleler kör düğüm olduğunda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hep devreye giriyor; bu hoş bir yaklaşım. Vaktiyle eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer öyle yapmaz, siyasî saflardan birinde şiddetli bir şekilde yer alır ve tartışmanın göbeğine otururdu. Sorunun parçası olunca çözümün parçası olamazsın. Cumhurbaşkanı Gül Meclis'i boykot konusunda da devleti temsilen devreye girdi. Bu, siyasete müdahale değildi tam tersi, devlet adamlığına yakışan hakemlik görevini yerine getiriyordu. İleriki dönemlerde kim bu göreve gelirse gelsin Çankaya'ya düşen hakemlik misyonu aynen devam etmelidir. 8 ANAYASA GÜNDEMDEN DÜŞÜRÜLEMEZ 12 Haziran seçimlerinden çıkan irade "Ben yeni anayasa istiyorum; üstelik bu, uzlaşma ile yapılmalı" mesajını çok net bir şekilde verdi. Seçim sonrasında bütün partiler bu mesajı böyle okuduğunu ifade ederek umut kapılarını ardına kadar açık tuttu ne var ki Meclis'i boykot edenlerin yüzde 50'lik mağlubiyeti unutması, hezimet duygusunu cerbeze ile geçiştirmesi çok zaman alacağa benziyor. Şimdiden çamura yatarak yeni anayasa konusunda bin dereden su getirenlere ilk seçimde karşılaşacakları hezimeti hatırlatmak gerekiyor... 9 SİYASET VE TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ TAMAMEN ÇÖKTÜ Hemen her seçim, siyaset mühendisliğinin iflasını tescil ediyor. 12 Haziran'da da öyle oldu. Hatırlanacağı üzere darbe yapılır, darbeciler bir partiyi işaret eder; vatandaş kendine yakın olanı iktidar yapar, gece yarısı e-muhtıra yayınlanır; halk bunun hesabını sandıkta sorar ve askerî vesayete isyan bayrağı açar. 12 Haziran seçimlerinde, tıpkı diğer seçimlerde olduğu gibi, her meseleyi manipüle edenler çıktı. LYS'deki vahim hataları AK Parti'ye fatura etmeler, Trabzonspor'u gaza getirip Tayyip Erdoğan'a futbol üzerinden vurmalar vesaire. Şüpheniz olmasın, bir sonraki seçimde de siyaset mühendisleri 'projeler' üretecektir. Ancak halk bu tür defolu işleri artık gayet iyi biliyor, tuzaklara düşmüyor, sandığa gidince gereğini yapıyor... 10YURTDIŞINDAN KUŞATMA PLANI DA İŞE YARAMAYACAK Bu aziz milletin vicdanı, bu zamana kadar yapılan akılalmaz kara propagandalara geçit vermedi, vermiyor. Bunu gören ve her sandık sonucundan sonra daha büyük umutsuzluğa düçar olan bir zümre, Türkiye'yi dışarıdan kuşatmak için global yalanlara başvuruyor; muhtemelen yurtdışından umduğu destek için bu çalışmalara devam edecek. Bu yalan ve iftiralar da, emin olun ki, boşa çıkacak. Hatta uluslararası tezvirata başvuranları en önce bu millet "gammazlama" suçundan hesaba çekecek, gerçekleri yeryüzüne haykırarak yalan habercilere Türkiye'de yaşadıkları hüsranı dünyada da yaşatacak. 11 SİVİL TOPLUM HEM TÜRKİYE'DE HEM DÜNYADA DAHA ETKİLİ OLACAK Siyasî gerçeklik sosyal gerçekliğin tabii bir tezahürüdür. Sosyal eğilimler ve talepler ile siyasî hareketler arasında büyük uçurumlar varsa siyaset halktan kopuk bir mecraya savrulmuş demektir. 12 Haziran seçiminde, her kesimden sivil toplum kuruluşu aktif bir biçimde çalıştı. Dün sivil toplum siyasette bu kadar etkili değildi, bugünkü etkinliği sadece bizim ülkemize has bir durum da değil. Dünyada ülke yönetimleri siyasetle mesafeli yakınlık kuran ama kendi bağımsızlığına gölge düşürmeyen hareketlerle temas kurarak "yönetişim" işini yerine getiriyor. Buna herkesin alışması, herkesin kendi asli çerçevesini doğru belirlemesi, o asli sınırların birbiri içine girmemesi gerekiyor. Sivil toplum-siyaset ilişkisini Soğuk Savaş döneminden kalma ölçülerle değerlendirenler ne mesafeli yakınlığı biliyor ne de asli vazifeler disiplini. Oysa yönetişim kavramı herkesi kendi asli mesuliyetine çağırırken demokratik paylaşım, yardımlaşma ve denetim gibi mefhumları da yanında getiriyor. Dolayısıyla farklı kitleler ve farklı düşünceleri temsil eden gerçek sivil toplum kuruluşları ülkenin kaderinde çok daha tesirli olacak, bu gerçeği şimdiden görmek gerekiyor.
<< Önceki Haber Seçimler sonrası durum tespiti Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER