"Son zamanlarda" dedi bir başka memlekette
kahve üzeri sohbet ettiğim dost okur, "Eskisi kadar sık
romanlardan söz etmiyorsunuz; oysa Robert Ludlum'u ben sizinle keşfetmiştim..."
Onun gibi düşünen ve hayıflanan çok okur olduğunu biliyorum. Robert Ludlum, Tom Clancy gibi Amerikalı, John LeCarre ve Frederick Forsyth gibi
İngiliz 'gerilim' yazarları, bazı muhtemel global gelişmeleri önceden roman konusu yapmalarıyla ünlüdür...
Robert Ludlum öleli on yılı geçti, onun adıyla hâlâ roman yayınlanıyor...
Büyük edebiyatçı değil bu isimler, öyle bir iddiaları yok, yine de okurken romanlarını elinizden bırakamıyorsunuz. Gerilimi nerede artırıp nerede düşüreceklerini biliyorlar. Casusluk ve entrika dünyasına fazla uzaktan bakmadıklarını da hissediyorsunuz. İçlerinden bazıları istihbarat örgütleriyle yolları resmen kesişmiş insanlar zaten...
Çok iyi bildikleri bir dünyayı yazıyorlar. Kimileri, "Örgütten aldıkları bilgilerle yola çıkıyor" iddiasında...
Yeni yeni adını duyuran bir yazar da bu ustaların yolunda: Claire Berlinski... Şimdiye kadar iki romanı (Loose Lips ve Lion Eyes) çıktı; arkasının gelmesi bekleniyor... Yeni yazara beni çeken, ikinci romanının
İstanbul silüetli kapağı oldu.
Yazar Amerikalı, ama bir süre Paris'te yaşadıktan sonra İstanbul'a yerleşmiş...
'Lion Eyes' (
Arslan gözleri) bu iki kentte yaşanıyor; bir de
İran'ın Isfahan kentinin adı çok geçiyor...
Aslında romandan hareketle bir şeyler yazmayı düşünürken, birkaç gün önce karşıma Radikal'de bir not çıkıverdi. Ezgi Başaran "Nerede bu NATO ülkeleri?" başlığı altına düşmüş notu. Okuyalım:
"İstanbul'da yaşayan Amerikalı gazeteci Claire Berlinski geçen hafta Silivri'deki
Balyoz duruşmasını izlemiş ve yazmış. Özetle 'Amerika'da böyle dijital delillerin mahkemeye kabul edilmesi mümkün değildir. Dava herhalde 10 dakika sürer ve düşerdi' diyor. Sonra da çok makul olan sorularını sıralıyor: 'Sanıklar bir NATO müttefikinin üst rütbeli askerleri. Öyleyse Silivri'deki tek Türk olmayan gazeteci niçin benim? The
New York Times nerede? AB ve NATO'dan temsilciler nerede? Hele de
Ortadoğu böyle kaynıyorken..."
Sorunlarımızla bu denli yakından ilgilenen bir Amerikalı romancı... Hımmm... Ezgi Başaran, "
Türkiye'de hukukun üstünlüğü dünyanın umurunda değil" dediğini de yazmış Berlinski'nin...
İlgim, ister istemez, romancıdan
eylemci Berlinski'ye kayıverdi; oysa romancı Claire Berlinski, kurduğu entrikalar ve bunların geçerli olduğunu zihinlere daha iyi yerleştirmek için kendisinin de romanın kahramanı gibi CIA tarafından eğitilmiş bir
ajan olduğu yolunda imasıyla yazdığını okutturuyor...
Yine de kısaca değineyim: Robert Ludlum, Frederick Forsyth gibi alanın iyileri büyük ihtimalle istihbarat örgütlerinden beslenmişlerdir; yalnız bunu ima bile etmezler... Oysa Claire Berlinski romanın kahramanına kendi adını vermiş; kahraman da? Evet, CIA ajanı...
Kulis'te kendisinden pek çok kez söz ettiğim CIA'nin eski elemanlarından İran uzmanı Robert Baer "Roman 'içeriden biri' tarafından yazılmışa benziyor. (..) CIA'de çalışmak isteyen herkesçe okunmalı" diye övmüş 'Lion Eyes' romanını...
Romanın girişine koyduğu bir kitap eleştirmenine ait değini de şu sorularla bitiyor: "Berlinski CIA'den biri mi? 'Çiftlik'te bulundu mu? İşi öğrensin diye CIA'nin CST biriminde eğitildi mi?"
Şimdi 'eylemci' Claire Hanım'a geçebiliriz...
Öyle anlaşılıyor ki, son birkaç yıldır İstanbul'da yaşıyor
genç romancı ve Türkiye'deki siyasi olaylarla da yakından ilgileniyor. İktidardaki Ak Parti'ye ve
Başbakan Tayyip Erdoğan'a bayıldığı söylenemez; tam tersine dili döndüğü kadar Türkiye'den 'SOS' işaretleri gönderiyor esas memleketi ABD'ye... "Nerede NYT, nerede
Washington Post?" diye sormasına bakmayın, o gazetelerde de çıkıyor yazıları, görüşleri ana medyada yankı buluyor...
Mavi
Marmara olayından sonra gecesini gündüzünü "Türkiye elden gidiyor" mesajını yaymaya harcadığı anlaşılıyor. Galiba bir belgesel de çekmiş
Mavi Marmara'nın planlı-programlı bir 'kışkırtma eylemi' olduğunu ispatlamak için...
Dahası, Türkiye ile ilgili insaflı yazılar kaleme alanların üzerine gidiyor Claire Berlinski; birileri olumlu bir şeyler mi yazmış Türkiye ve Ak Parti hakkında, hemen peşlerine düşüp yazdıklarını yalanlama çabasına giriyor.
"
Cemaat" denildiğinde veya Orhan Pamuk'un adı anıldığında tüylerinin diken diken olduğunu hissediyorsunuz... Yüksek rütbeli askerlerin '
darbe' suçundan yargılanması ise yüreğini dağlıyor...
Irkçı da, hem de en koyusundan... Bir yazısında "Bütün Türkler yalancıdır" diyor ve ekliyor "Yalan söylediklerinin farkında bile değiller..."
Keşke romancı kalsaydı...