TBMM'deki
yemin krizi Ankara'yı öyle bir karıştırdı ki çıkış yolunu bulabileni Nobel'e
aday yapsak yeridir.
Atalarımız 'büyük lokma ye büyük laf etme' demiş ama hem BDP hem de
CHP öyle büyük laflar ettiler ki şimdi enkazında kaldıkları krizden çıkış yolu bulamıyorlar.
Çünkü genel merkezde ve parti grubunda her kafadan bir ses çıkıyor. Hukukçu kurmayları üst üste ve
seri yanlışlara
imza attılar.
Bir yandan sayıları hiç de azımsanmayacak kadar çok olan tepkili sessizler var. Onlar Kılıçdaroğlu'nun kimseye sormadan Meclis'i boykot kararı açıklamasına tepkililer.
Hatta bu konuda ete kemiğe bürünmüş bir kulisi de paylaşalım. Geçtiğimiz hafta başında İstanbul'da Boğaz'a nazır bir mekanda toplanan
heyet CHP'nin yemin etmemesini değerlendirdi. Sonrasında da partinin etkili bir ismine 'yemin edilmeyecek' kararı tebliğ edildi.
Toplantıya katılanlar -ki aralarında bir iş adamı ve
emekli asker de vardı- çıkıp '
evet biz böyle bir toplantı yaptık' demeyecekleri için kuvvetle muhtemel yalanlayacaklardır. Ama hiçbir şeyin gizli kalmadığı bu topraklarda o toplantıyı ve konuşulanları bilenler de var.
Aslında bu durum
pazartesi gecesi ve salı günü Ankara'da yaşananları bir nebze olsun açıklıyor. Çünkü çok sayıda
vekil ve bazı parti yöneticileri Meclis'e girip yemin edeceklerini düşünüyorlardı. Hatta bu yüzden Meclis'e çocuklarını getirenler bile vardı.
Fakat Kılıçdaroğlu parti yönetimini toplayıp 'boykot kararını' tebliğ etti. Toplantıya katılan yöneticilerin konuşmasına bile izin verilmedi. İş dünyasının yakından tanıdığı yeni CHP'li bir ismin konuşmak için ayağa kalkmışken sessiz kalıp oturmak zorunda kaldığı da sır değil.
Seçim öncesinde 'Mahkeme
tahliye etmezse saygı duymaktan başka çaremiz yok' diyen Kılıçdaroğlu'nun bir anda dönüp 'Meclis'i boykot' etmesinin mantıklı bir izahı gerek.
CHP cephesi şimdi çıkış yolu arıyor.
Çünkü yaptıkları blöfü gören olmadı. 'Arkadaşlarımız gelmeden yemin etmeyeceğiz' dediler ama stratejik bir hata yapıp çözüm iradesini ve adım atma yetkisini AK Parti'ye verdiler. Muhtemelen AK Parti'nin 'aman bir şey yapalım' diye panikleyeceğini düşündüler.
Fakat
Başbakan dün tavrını açıkça ortaya koydu: "Gelmezseniz gelmeyin" dedi.
Çünkü yaşanan krizde eli güçlü olan, hamle yeteneği olan
iktidar. Muhalefet kazanamayacağı bir savaşa stratejik hatayla girince işler iyice karıştı. Üstüne CHP'li İsa Gök'ün 'AKP'ye diz çöktüreceğiz' türü açıklamaları tuz biber oldu.
Mikrofonlara 'karizmayı çizdirmemek için' geri adım atmayacağız türü açıklamalar yapsalar da şimdi bir bahaneyle pazartesi günü Meclis'te yemin etmenin yolunu arıyorlar. Çünkü birkaç noktadan sıkıştılar. Parti içi muhalefet krizin faturasını mevcut yönetime kesti. Hatta 20 civarında vekilin pazartesi günü Meclis'te yemin edip
isyan bayrağı açacağı bile konuşuluyor.
CHP cephesinde işin özeti şu: Stratejik bir hata yapıldı ve şimdi çıkış yolu bulunamıyor. İktidar ise ağırdan alarak adeta CHP'yi süründürüyor.
BDP'de işler daha da karışık.
'Hatip
Dicle olmadan Meclis'e gitmeyiz' dediler. Ama Dicle için hem anayasa değişikliği hem de o değişikliğin geçmişe işletilmesi lazım. O da mümkün değil.
Ara
seçime de çok sıcak bakmıyorlar çünkü yapılacak bir seçimde vekil sayıları düşecek. O yüzden BDP cephesinde de ara formül arayışı var.
Bu noktada kulislerde kötümser senaryolar da dolaşıyor. BDP'yi bahane eden PKK'nın önümüzdeki günlerde
terör eylemlerine başlayacağı yönünde güçlü duyumlar, istihbaratlar var. Hatta örgütün şehirlerde çok kanlı eylemler için
lojistik çalışmalar yaptığı bilgisi de geliyor. O yüzden üst üste ve seri yanlışları bir arada yapan CHP bir manevrayla Meclis'e dönse de BDP ve
Kürt sorunu konusunda sıkıntılı günler yaşayacak gibiyiz.