Tıpkı geçen sezonki gibi bu kez de moda
Galatasaray'daki iç
kavga. Vatandaşın bu tür şeylerden hoşlandığını iyi bilen medya, Sarı Kırmızılı kulüpteki sıkıntıları ballandırarak aktarmakta yarar görüyor.
Hayır, bunun için arkadaşlarımı suçluyor filan değilim. Geçmişte Adnan Polat'ın 'medya bize savaş açtı' değerlendirmesini de doğru bulmadığımı defalarca yazıp söyledim. Bunu kanıtlamak da çok kolaydı. Siz üstüste 3 maç kazanın bakalım, medyada bununla ilgili olarak bu kez olumlu yönde ne yangınlar yapılıyor, görürsünüz.
Medya kimsenin dostu ya da düşmanı değildir. Elbette ki bu yönde bir
takım saçmalıklar zaman zaman ortaya çıkabilir ama işin aslı medyanın bir ayna olduğudur. Medyada görünen sizsiniz. Bülent Tulun'un odak olarak göründüğü gelişmeleri medya uydurmuyor. Özünde böyle bir olay var, ayrıntılarda bazı süslemeler olabiliyor, o kadar!
Sorunların iki temel nedeni var: Birincisi, geçen sezondan doğan üzüntü ve tepki. İkincisi de yeni
yönetimin acemilikleri.
Ali Dürüst, Abdurrahim
Albayrak ve Ali Gürsoy'un bulunduğu bir yönetimin bir yandan da Bülent Tulun'u profesyonel görevli olarak bulundurmasından doğabilecek sorunlar baştan belliydi. Başkan
Ünal Aysal'ın burada görev alanları çatışması doğmaması için bir ustalık göstermesi gerekiyordu, olmadı.
Sarı Kırmızılı yönetimin bir başka acemiliği de
transfer bataklığına balıklama atlaması oldu. Ben Aysal'ın danışmanı olsam, transfer konusunda hemen hiç konuşmaması tavsiyesinde bulunurdum. "Yapabildiğinizi yapın ama şunu yapacağız demeyin" diye açıklamaya çalışırdım bunu.
Transferdeki tek başarısızlık,
kaleci sorununun henüz halledilmemiş olması. Oysa Galatasaray yönetimi şu anda
Forlan ve
Reyes yükünün altında kalmış gibi görünüyor. Üstelik, başkanın bu işi onur sorunu gibi görmeye kalkmasıyla bu oyuncuların çok yüksek bedelle alınması daha büyük bir sorun oluşturacak.
Hiçbir takım için asıl çarenin transfer olmadığı ve olamayacağı bugüne kadar defalarca kanıtlanmış bir gerçek. Ancak Sarı Kırmızılı yönetim, gerekli adamlar alındığı halde hâlâ o batağın içinden çıkmayı olanaksız kılacak hamleler peşinde. En azından Ali Dürüst bunu Aysal'a anlatabilmeli.
Terim'in suskunluğu da sorun olabilecek bir noktaya geldi. Gerçi dün sezonun açılmasıyla artık dikkatler ona dönecektir. Medya, İmparator'un istediği transferlerin yapılmadığı yolundaki desteği sağlamaya dünden hazır. Fakat olay bu mudur? Koskoca Terim, ille de transferle mi başarılı olacaktır? Bu kadroyla yapılacak işler yok mudur? Öyleyse niye milli takımın yarısı sürekli Galatasaraylı oyuncular tarafından oluşturulmaktadır?
Kısacası, yönetimin elbette ki gerek transfer boyutunda gerekse başka işler açısından yapacak çok işi vardır. Ancak Sarı Kırmızılı camiada yüzlerin gülmesi için artık Terim'in konuşmaya başlaması gereklidir; hem saha içinde hem de dışında...
NOT:
Coşkun Özarı konusunda ne bir kitap ne de tv belgeseli olarak hiçbirşey yapmadığımızı söylerken bir yanlışa düşmüşüm. Tv24'ten Ali Okancı ve belgesele emeği geçen arkadaşlarımız arayıp haber verdi. Güzel
Oyun dizisinde Özarı ile ilgili belgesel de yapılmış. Bu
akşam saat 20.00'de bir kez daha yayınlanacak. Bu konudaki yanlışımı düzeltir, ilgili arkadaşlarımızdan ve okurlardan özür dilerim.