Malatya Zirve Yayınevi katliamı soruşturması yukarılara da tırmandı ve üç
emekli orgeneral, Hurşit
Tolon, Şener
Eruygur,
Hasan Iğsız ve Malatya Üniversitesi eski rektörü,
Ergenekon davası
tutuklu sanığı
Fatih Hilmioğlu sorgulanıyorlar.
Katliamın nedeni olarak, hatırlıyorsunuz, öldürülen kişilerin
misyonerlik faaliyetleri öne sürüldü.
Misyonerlik bizim ceza kanunlarımıza göre suç değil, hatta geniş bir yorumla, anayasanın güvencesi altında; zaten ülkemizde çok ön plana çıkarılmasına rağmen misyonerlik faaliyetleri sonucu din değiştiren yurttaş sayısı da yok mertebesinde, yüksek olsa da bu meselenin hukukun,
siyasetin ilgi alanına girmemesi gerektiğini düşünüyorum ama anlaşılan katillerin ilgi alanına bir nedenden girmiş.
Ancak, bu mesele sadece katillerin değil, anlaşılan başkalarının da ilgi alanı dahilinde.
Geçenlerde
Milli Eğitim Bakanlığı’nın sitesini (www.meb.gov.tr) karıştırır iken,
İmam-Hatip liselerinde okutulan bir kitabın tam metnine rastladım; kitabın ismi “Karşılaştırmalı Dinler Tarihi”.
Bu başlıkta bir kitabın İmam-Hatip liselerinde okutulması çok anlamlı, çok güzel ama kitabın içeriğine baktığınızda laik, demokratik bir hukuk devletinin vatandaşı ve bu umdeleri dünya standartlarında benimsemiş biri olarak bendeniz doğrusu çok şaşırdım, çok irkildim.
Kitabın 168-176. sahifeleri arası misyonerliğe ve Türkiye’de faaliyet gösteren misyoner gruplarına ayrılmış; Kitabın yazarları Ekrem Özbay,
Eyüp Koç, Ahmet Yapıcı, Ahmet Türkan, Mehmet Baydaş, İsa Hemiş olarak gözüküyor ama bu misyonerlik bölümünü hangisi yazmış, bilemiyorum; kitap 2009 senesinde ülkemizin en büyük
vesayet kurumlarından biri olan Talim ve Terbiye Kurulu’nun onayı ile basılmış.
Kitap MEB’in sitesinde bulunduğu için alıntılar yapmıyorum, isteyen buradan ulaşabilir ama, özellikle misyonerlik bölümünün içeriğinin hayret verici ölçüde hukuk ve hatta din dışı olduğunu söyleyebilirim; Türk
Ceza Kanunu’nun suç saymadığı bir fiilin bir
ders kitabında böyle tuhaf ifadelerle ele alınışı, ülkemizin bekası için temel
tehlike olarak gösterilmesi herkesden önce
AK Parti’nin ele alması gereken bir konu.
Misyonerlik meselesini bu kitapta ele alındığı gibi tartışanların başında bildiğim kadarıyla
Zekeriya Beyaz Hoca gelir; AK Parti’ye bağlı MEB aynı konuyu aynı biçimde ele alabiliyorsa, doğrusu benim söyleyeceğim ilave bir şey pek kalmıyor.
Yanılmıyor isem, ki muhtemelen yanılmıyorum, ülkemizdeki misyonerlik faaliyetlerine ilişkin bu tür değerlendirmelerin menşei Milli
Güvenlik Siyaset Belgesi denen o ünlü gizli kitap; doğrusu konuya ilişkin ilginç bir üçleme ortaya çıkıyor:
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi,
Zekeriya Beyaz ve MEB (AK Parti).
AK Parti yüzde elli oydan sonra bu üçleme içinde yer alma konusunda acaba ne düşünüyor?
AK Parti’nin yeni Milli Eğitim Bakanı’ndan beklentim ders kitaplarından böyle buram buram
derin devlet kokan ifadeleri temizlemesi.
AK Parti’ye oy veren bir
seçmen olarak oy verdiğim partinin Milli Eğitim Bakanlığı’nı Zekeriya Beyaz ve Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nin saçma sapan zenofobi (
yabancı düşmanlığı) dolu yaklaşımlarıyla beraber görmek istemiyorum.
Ders kitaplarında misyonerlik devletin bekasına temel tehdit, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nde de mücadele edilmesi gereken bir düşman olarak sunulur ise
Zirve katliamı sanıklarının günahı ne, orgeneralleri, rektörü neden soruşturuyoruz?
15 asırlık bir dinin
Anadolu topraklarında iki tane misyonerden korkmasını anlamakta zorlanıyorum, anladığımdan da hoşlanmıyorum, özgüvenli, gerçek müslümanlara da yakıştırmıyorum.
Ben oyumu AK Parti’ye tüm vesayet kurumlarıyla nihai bir hesaplaşma yapması için verdim.
Bunların sayısı da dört:
Genelkurmay,
yüksek yargı, DİB (Diyanet) ve Talim ve Terbiye Kurulu; yarın bu konuya gireceğim.