Doğrudur...
12 Haziran seçim süreci ve sonrası
Kürt sorununda yeni bir döneme girildi.
Seçim öncesi bölgede yaşanan gelişmeler:
Alternatif cuma namazları...
Kürtçe ezan olayı...
Sabah namazında imamların öldürülmesi...
İmam hatipli çocukların ve yurtlarının yakılması...
Zerdüştlük tartışmaları...
Marksist-Leninist dinsiz kanlı
örgüt PKK'nın
Müslüman Kürt halkının bütününü temsil etmediğini ortaya çıkardı.
Çünkü bu atmosferde seçim yapıldıktan sonra görüldü ki, AK Parti'nin Kürt seçmenden aldığı oy, üstelik 'Biz olsak Apo'yu asardık' söylemine rağmen PKK destekli bağımsızlardan daha fazla oldu.
AK Parti'den milletvekili seçilen
Kürtler'in sayısı yüz civarında.
PKK destekli bağımsızlar ise 36'da kaldı.
PKK destekli bağımsızların bir önceki seçime göre sayılarını artırmaları bu gerçeği değiştirmez.
Demek ki PKK Kürt halkının tek temsilcisi değildir, 12 Haziran sonuçları bunu kesinleştirmiştir.
Ama ortada bir PKK
terör tehdidi vardır ve bütünüyle
ülke bu tehdide
boyun eğdirilmek istenmektedir.
Cengiz Çandar'ın TESEV'e yazdığı son "Dağdan iniş, PKK nasıl
silah bırakır, Kürt sorununun silahtan arındırılması" konulu
rapor, belki iyi niyetli bir çözüm çalışması kabul edilebilir ama çok büyük bir yanlışı da beraberinde getirmiştir.
Bu rapor çözüm için PKK'nın Kürtler'in tek meşru temsilcisinin PKK olarak kabul edilmesi üzerine bina edilmiş.
İşte bu kabul edilemez!
Çünkü doğru bir tespit değil.
Ama diyeceksiniz ki, "Evet ortada bir
terör örgütü ve bu örgütün TC'ye karşı kendi haklarını savunduğuna inanan milyonlarca Kürt var, dolayısıyla PKK'yı dışlayamazsınız."
Evet ama bu Kürt sorununun sadece bir parçası.
Kürt sorununun silahtan, terörden ve tehditten arındırılması demokratik taleplerin yasal zeminlerde çözüme kavuşturulması ile mümkündür. Sorun PKK gibi kanlı bir örgütün
eylem ve tehditlerinden sonra ancak çözüme yönelik adımların atılıyor olmasıdır.
PKK demokratik bir örgüt değil ki talepleri demokratik olsun?
AK Parti'ye verilen çoğunluk Kürt oylar ve tabii toplamda yüzde 50 oy sorununun çözümünün hükümetten beklendiğini ifade ediyor.
Hükümet sorunu çözerken PKK'yı muhatap almak zorunda değil.
Kürtler'in genel demokratik talepleri belli zaten. Bu konular yasal zeminde çözülür, PKK
özgürlük denizinde boğulur olur biter.
Hem Kürtler rahat eder hem bütün
Türkiye.
Türkiye PKK'dan da kurtulur, Ergenekon'dan da...
Değilse PKK'nın dayattığı bir çözümün kabul edilmesinden sonra bölgede nasıl bir "tek parti zulmü" yaşanacağını öngörmek hiç de zor değil!
Onun için terörsüz alternatif Kürt siyasi hareketleri PKK'ya karşı korunmalı ve önü açılmalıdır. Kürtler PKK'nın insafına asla terk edilmemelidir.
PKK'nın dinsizliği Müslüman Kürtler'in -ki çoğunluk böyledir- kabul edebileceği bir durum değil.
"
Kürtçe ezan" gibi işlenen haltlar Kürt halkının gözünü de açmıştır. O yüzden BDP'liler "Kürtçe ezan konusu"nu yalanlamaya çalışıp duruyorlar.
Dolayısıyla Müslüman Kürtler'in PKK'dan yüz çevirmesine yol açan bu olayları yeni atraksiyonlarla örtmeye çalışıyorlar.
"Türbanlı gerilla" haberleri bunun en bariz örneğidir. Güya türbanlı Kürt kızlar türbanlarıyla PKK'ya katılıp gerilla olabiliyorlarmış. PKK buna izin veriyormuş!
Milliyet Gazetesi hangi akla hizmetle web sitesinde "Türbanlı gerilla" başlıklı bu habere yer verdi, hayret ki hayret.
Resmen PKK propagandası yapıldı.
Ayrıca, teröristin türbanlı olması ona meşruiyet mi kazandırır, elbette hayır. Ama Müslüman Kürtler'in gözleri bu türlü haberlerle boyanmaya, PKK'nın dinsiz olmadığı ispata çalışılıyor.
Kürtler de bu numaraları yiyorsa yani daha diyecek sözüm yok...