CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu, AK Parti'nin aldığı % 50 oyu, "
Stockholm sendromu" diye izah etmiş. Psikolojide, "kendisine eziyet edene tutulan kişi" anlamında kullanılan bir tâbir. Bu tanımlama, "Bidon kafalı" ya da "Göbeğini kaşıyan adam"ın alafrangacasından başka bir şey değil. "Vatandaşın aklı ermiyor,
psikolojik bir sorun yaşanıyor" düşüncesini mi savunmakta CHP Genel Başkanı?
1950'de, CHP seçimleri kaybedince, "Hassolar, Memolar iktidara geldi" diyerek, tepkisini ortaya koymuştu. 27
Mayıs 1960'ta kurulan
vesayet sisteminin temelinde de, "cahil oy çoğunluğu" na duyulan güvensizlik yatıyordu.
20 Haziran 2011 tarihli
Taraf gazetesinde, Neşe Düzel'e konuşan SODEP Genel Başkanı Hüseyin
Ergün, CHP'yi, "Yandık, bittik, mahvolduk" solu olarak
tarif ediyor: "Memleketin kötüye gittiğini, her şeyin batağa sürüklendiğini, hatta bir kısmı, şeriatın geldiğini, bir kısmı da, insanların dünden daha kötü yaşadıklarını söyler durur. Bu ülkede 1 milyon
araba satılıyor; 1 milyon
buzdolabı, televizyon satılıyor. Sol, bunu, halkın yaşamında iyileşme olarak görmüyor. Çevresine, yollara, binalara baksa, bir şeyleri anlaması lâzım, ama anlamıyor, aksine her şey kötüye gidiyor, diyor."
SODEP Genel Başkanı Ergün'ün anlattıkları, Kılıçdaroğlu'nun "Stockholm sendromu" cümlesine de açıklık getirmekte. CHP Genel Başkanı, kara gözlüklerini çıkarıp, bir çevresine baksa; 2002 rakamlarıyla 2011'i mukayese etse. Hastanelere gidip denetlese. Fukaranın yararlandığı sosyal hizmetleri incelese. Belki o zaman % 50 oyun sebebini daha iyi anlayabilir.