Seçim sonuçları üzerine konuşanların çoğunluğunun iddiası, bu
seçimde MHP'nin
CHP'ye oy verenlerin bir kısmının oyunu aldığıyla ilgilidir.
Neticelere bakıldığında CHP bir önceki genel seçime göre oylarını %5 artırmış MHP ise yaklaşık %3 civarında kaybetmiştir. Burada kimin oyu kime gitmiş diye atıp tutanların bir daha düşünmesi gerekmez mi?
Tabii bu iddia sahiplerinin ön yargısına göre, aslında MHP'nin oyunun daha da düşük olması hatta barajın altına inmiş olması gerekir. Bu gerçekleşmediğine göre, olsa olsa bazı CHP'lilerin "aman ne olur, ne olmaz" diyerek verdikleri oylarla, MHP %13 oranına tutunmuştur!
Bu garip analizleri yapanlar, sokakta kendisine
mikrofon uzatılan vatandaşlar olsa söylediklerini umursamayabilirsiniz. Oysa değerlendirmeleri yapanlar, medyanın oldukça itibarlı
siyaset yorumcularıdır.
Söylenmesi gereken, MHP'nin bu seçimde yaklaşık %3 oranında oy kaybetmiş olmasıdır. Meseleyi anlamak için gerçek dışı, keyfi yorumlar yapmak yerine, gerçeği anlamaya çalışmak gerekir.
Siyasette milliyetçilik
12
Eylül referandumu aslında bu sonuçları daha önceden göstermiştir. Neticeyi referandumdan önce tahmin edenler, aslında söz konusu referandumun bugünkü seçimin sonuçlarını
tayin edeceğini söylemekteydiler. Fakat ortaya çıkacak sonuç konunun muhataplarının umurunda değildi, referanduma gidildi ve şimdi ortaya çıkan seçim sonuçlarına yakın tablo, daha o zaman belirlendi.
Milliyetçilik ideolojisi üzerinde siyaset yapan bir partinin temel
politika ve siyasal mesajlarını bu ideolojinin ilkelerini yansıtan bir tutarlılık içerisinde ortaya koymuş olması beklenir. Günümüz Türkiye'sinde milliyetçilik ideolojisinin kurucu ve çağdaş teorisyenlerinin dünya ve
ülke üzerinde yaptıkları analizlerin siyasal boyutunun aktüelleştirilmesinin ciddi bir sorun olduğunu kabul etmekle beraber, 40 yıllık MHP'nin burada yaşadığı sorunları izah ediş biçimi kolay anlaşılabilir bir durum değildir.
MHP'nin etnik mesele etrafında gösterdiği haklı tutumdan dahi siyaset üretmek bir tarafa, üzerinde yer aldığını iddia ettiği milliyetçilik ideolojisiyle dünyayı kavrama, Türkiye'yi anlama, politik bir dil oluşturma ve siyaset yapma konusunda, siyaseti
toplumsal taleplerle buluşturma hususunda yetersiz kaldığı, seçim sonuçlarıyla açığa çıkmıştır.
Milliyetçiler "millet yanlış, biz doğruyuz" diyemezler, bunu söylemeye değil, düşünmeye bile hakları yoktur. Yanlış, ideolojiyle örgütsel yapı arasında, ideolojiyle politik durumu kavrama sorununda, siyaset etme biçiminde ve nihayet halkla ilişki kurmada aranmalıdır.
Yol ayrımı
Dolayısıyla milliyetçi bir partinin analizi yapılırken dikkate alınması gereken bir başka nokta, devlet ve toplum arasındaki ilişkilerde siyasi partinin nasıl bir konumda durduğudur.
Geçen referandumdan bu yana, MHP'nin giderek daha fazla görünürlük kazanan, kamuoyunun algısında yer eden özelliği, milliyetçilikten çok ulusalcılığa doğru uzanan bir tutum şeklindedir.
Milliyetçilikle resmi ideoloji arasındaki ilişkinin tarihsel olarak farklılaştığını görememek, ciddi bir ideolojik sorun haline gelebilir.
Milliyetçiliğin bir
siyasi hareket olarak dayandığı toplumsal temellerin, siyasal geleneğimizdeki sağ-sol kutuplaşmasında sağda yer aldığı ve bunun da ağırlıklı olarak muhafazakâr bir karakter taşıdığı göz önünde tutulmalıdır. Resmi ideolojinin sözcülüğünü yapan, devletçi-ulusalcı yaklaşımı çağrıştıran bir siyasetin MHP'yi geniş muhafazakâr duyarlılıklara sahip kitleden uzaklaştırarak, bu kesimi AK Parti'ye ittiğini görmek gerekir.
Sorun, milliyetçilik dalgasının kültürel zemin taleplerinin siyasal olarak karşılanmamasıdır.