Demokratik özerklik diyerek, her konuda, istenildiği zaman değiştirilebilen tek merkezin hâkim olduğu bir
bölge kurulmaya mı çalışılıyor?
Hafta sonunda cumartesi günü “Türkiye’de Çatışma Çözümü ve Anayasal Süreçler” başlıklı bir konferansta işin özünü anlatan konuşmalar dinledim. Demokratik Gelişim Enstitüsü’nün düzenlediği toplantının dinleyicileri ne yazık ki azdı! Programın son bölümü önceki
oturum uzadığı için tamamlanamadı, örneğin bana zaman kalmadı; iyi de oldu, zaten iyi bir konuşmacı değilimdir.
Sade ve önemsiz görünen konular
Benim dikkatimi çeken
Kürt sorununun çözümünde unutulmaması gereken, sade ve belki de önemsiz görünen konular oldu. Hemen her konuşmacı, “önem verilmez ama çok önemli” olduklarına dikkat çekerek veya bu özelliğini hiç hatırlatmadan bu ufak tefek görünen hususlara değindi,
İngiliz diplomat Jonathan Powell bunları derli toplu sıralayıp anlattı.
İrlanda ve Britanya’nın yaşadığı uzun deneyimde
Başbakan Tony Blair’in yanında bulunan Mr. Powell, “Başkalarından alınacak
model yok” diye başladı, “çözüme inanan başbakan bulmalı” diye bitirdi konuşmasını.
Mr. Powell,
Radikal’de Ezgi Başaran’ın ‘Onlar Nasıl Çözdü?’ başlıklı güzel dizisinde yayımlanan söyleşisinde de aynı konulara değinmişti (4
Kasım). Söylediklerinden not alabildiklerimi yazıyorum:
“Siyasi sorun güçle çözülmez”, “Tünelin sonunda ışık görüyorum, kötü olan
tünel yok”, “önkoşullar ileri sürerek değil, görüşmelerle çözüm yolunda ilerlenir”, “semboller çok önemli”, “aşırı uçların süreci engellemesi önlenmeli”, “masada oturulan yer düşmanlığı belirler, başarılı
tasarım bu sorunu çözebilir”, “IRA çalışanları için yeni iş bulmalıydık”, “toplantı çıkışında gülümseme, bir tarafın kaybettiğini zannettirebilir, bu yapılmamalıdır”, “Anlaşmaya ulaştıktan sonra iki kat çalışılmalıdır,
uygulama anlaşmadan daha zordur”.
Bu önermelerin her biri üzerinde düşünmeli, nelerle karşılaşacağımızı görmeli, şimdiden çözümler geliştirmeliyiz.
Çözüm sonrasında liderler ne yapacak
Önemsiz görünen çok önemli öğretilerden biri de şu cümleyle özetlenmişti: “IRA çalışanları için yeni iş bulmalıydık”!
IRA (İrish Republican Army) geçen asrın başlarında İrlanda’nın bağımsızlığı için mücadele etmek üzere kurulmuş ve Britanya hükümetiyle anlaşma yapılıncaya kadar silahlı mücadeleyi sürdürmüş, 2005 yılında şiddet eylemlerine son vermiş bir örgüttür.
Mr. Powell, IRA çalışanlarına “bulunan işleri” ve “bulunamayanları” anlattı. “Her örnek kendine özgüdür” özdeyişini burada da tekrarladı.
Ya bizimkiler?
PKK ve BDP yöneticileri “Onlar için yeni iş bulmalıydık” cümlesiyle yeni yeni karşılaşmakta, umarım yavaş yavaş da anlamaktadırlar.
Seçim dönemi sonlarına doğru, Kürt sözcülerinin ağzında “statü” kelimesi dolaşmaya başlamıştı. Bu sözleri anlamaya çalışarak, düşüncelerimi, “Bölgede, meclisler varmış gibi göstererek, onların yerini alan organlar oluşturmak” istendiğini, “Demokratik özerklik diyerek, her konuda, istenildiği zaman değiştirilebilen tek merkezin hâkim olduğu bir bölge kurulmaya” çalışıldığını yazmıştım.
Günümüzde bölgede hâkim güç sahipleri, PKK liderleri 30 yılda biriktirdikleri gücün hukukileşmesi için uzun sayılabilecek bir süreye, 4-5 yıla, ihtiyaçları olduğunu bilmektedirler. Bu nedenle fiili liderler, hukuken kabul görecekleri zamana kadar unutulmadan, hâkimiyetlerini koruyacakları bir yol aramakta, geçecek sürede, seçilmiş veya seçilecek meclislere fiilen hâkim olmak istemektedirler (Radikal, 30
Mayıs).
Bazılarının binlerce kişinin ölümünden sorumlu tuttuğu, uzun bir mücadeleyi yönetmiş; çözümle birlikte belki cezası azaltılmış, belki
yurt dışında oturmak zorunda kalmış veya şimdi aklımıza gelmeyen bir yolla
siyaset dışında bırakılmış, ancak “
halk önderi” özelliğini yitirmemiş insanlar bir kenarda nasıl oturacaklardı?
Siyaset adamlarımız bu sorular üzerinde alıştırmalara başlamalıdırlar!
Çözümün başında
Liderlerin, çözümün daha başlangıcında, bütün yurttaşlarla eşit siyasal hayata kavuşmalarını istemek tarafların duygularını hiç bilmemek ve onlara değer vermemektir. Böyle bir anlayışla bir yere varılamaz. Çözümden birkaç yıl geçip, önce hayat, sonra ilişkiler normale döndükten sonra eski liderlerin serbest siyasal hayata geçmeleri de doğaldır. Zamanı geldiğinde halk, hakkı olanlara, hak ettikleri yeri verecektir.
Ancak ara dönem, 4-5 yıl, daha uzun veya daha kısa bir zaman, PKK liderleri ne yapacaklardır? Daha çözüm görüşmelerine başlamadan, önce Kürt liderlerin önüne gelen, BDP’nin
politika belirlemesini engelleyen sorunlardan biri budur:
PKK liderleri ara dönemde ne yapacaklar?
Geçen hafta bir Kürt politikacısı kulağıma eğilip, “Halk, Türk diktacılarından çok çektik, şimdi de Kürt liderlerinde mi çekeceğiz diye soruyor” dedi. Eski veya yeni, bütün Kürt siyaset adamları inkâr ve asimilasyondan kaçarken, dikta kapanına yakalanmaktan sakınmalıdırlar.
Doğrusu, hiçbirimiz, ne Kürt aydınları ne Türk aydınları, ne de siyaset adamları, yöneticiler, Kürtlerin
demokrasi dışı bir zorbalığa itilmesine razı oluruz!