Ünlü sinema oyuncusu Angelina Jolie'nin 'BM iyiniyet elçisi' sıfatıyla
Suriye'den
ülkemize kaçanları yerinde görmek üzere ülkemize gelmesi, hiç kuşkusuz, dikkatleri kapı komşumuzda yaşananlara çevirecektir.
Bir süreden beri yalnızca işin '
göçmenler' boyutuyla ilgilenip derinde yatan köklerine fazlaca değinilmeden geçiştirilen konular, bu vesileyle, ister istemez yüze vuracak...
'Arap baharı' diye de anılan bölgemizdeki
halk hareketlenmesi şişenin içinde duran cini dışarıya çıkardı. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olamaz bu bölgede... Etkilenmediği sanılan ülkeler bir süre sonra hareketlenecek, yatıştığına inanılan yerlerde de hareketlilik yeniden patlak verecektir.
Bölgenin alacağı nihai biçimin nasıl olacağı Suriye'nin alacağı biçimle birebir ilgili... Bu belirleyicilik Suriye bölgenin diğer ülkelerinden daha önemli, daha zengin, daha kalabalık, daha homojen olduğu için değildir; tek sebep Suriye'nin
Türkiye ile sınırdaş olmasıdır... Türkiye ile sınırdaş olan Suriye nasıl bir
yönetim biçimine kavuşacaksa, bölgedeki diğer ülkeler de, kendilerine ait özellikleri elbette koruyarak, Şam'daki yönetime benzeyen bir sisteme sahip olacaktır...
Türkiye çok geniş bir coğrafya için 'örnek' teşkil ederken, Suriye de
Arap ülkeleri arasında 'örnek' ülke haline dönüşecektir.
"Olacaktır", "Dönüşecektir" fiilleri ile biten cümleleri "Olmalıdır", "Dönüşmelidir" diye de okuyabilirsiniz, "Olabilir" ve "Dönüşebilir" diye de...
Sonuç önemli: Suriye yeni bir yönetim biçimine kavuşmak zorunda.
Ankara uzun bir süre bu geçişi, barışçı yöntemlere uyum sağlamaya müsait gördüğü Beşşar
Esad ile birlikte gerçekleştirmeye çalıştı. Geçtiğimiz son üç yıl bir tür uygulamalı
demokrasi dersi gibiydi Türkiye-Suriye ilişkileri...
Zordu yapılmak istenen, ancak imkânsız değildi; yine de olmadı, olamadı...
Şam'da kırk yıl önce kurulan '
Baas Partisi-asker ortaklığı'na dayalı rejim hâlâ hüküm sürüyor. Rejimi demokratikleştirebilir ve farklılaştırabilirdi
Beşşar Esad; eliyle dönüştürdüğü rejimin cilvesi olarak iktidarı halka teslim etmeyi de göze alabilseydi... O bunu göze alamayınca, 'Baas-asker ortaklığı', tek çıkış yolunu ona gösterdi: Sindirme, bastırma, gerektiğinde işkence ve kıyım...
Bunlar Suriye'yi kırk yıldır yönetenlerin en iyi bildiği yöntemlerdir...
Ankara uyumlu kişiliğinden hareketle Beşşar Esad'ın ikna edilebileceğine hâlâ inanıyor; ya da inanmış görünüyor. Suriye'de ilk hareketlenme başladığında, Beşşar Esad, bir-iki
jest ve basit düzeltmelerle, varolan düzeni koruyabileceğini sandı, bu yüzden uyumlu davranacağı görüntüsünü verdi; kabaran dalganın varlıklarını tehdit ettiğini gören ardındaki 'Baas-asker ortaklığı' ise onu kolayca caydırdı.
O gün bugündür kan dökülüyor Suriye'de, fırsat bulanlar Türkiye'ye kaçıyor...
Esnaflar dükkânda bulunan en güzel, en parlak, en cazip malla süsler vitrinini; Beşşar Esad da Suriye rejimi için oydu: 'Vitrin süsü'... Kavga-
gürültü böyle devam eder, Esad gelişmeleri
kontrol edemez hale gelirse, ortaklar, güzel, parlak ve cazip olmayan başka birini vitrine koyacaktır.
Suriye'de olan-bitene kayıtsız kalamayız.