Pazar akşamı: Sonar Genel Müdürü ve
Sözcü yazarı
Hakan Bayrakçı ekran ekran sesleniyor:
"Kılıçdaroğlu iki ay boyunca bir kerecik
Atatürk ve
laiklik demedi." Bu
CHP'deki bir
damarın sesi.
Kemal Kılıçdaroğlu damarının değil, Kemal Atatürk damarının...
Pazartesi akşamı: BUGÜN TV'de, Ercan Karakaş'la birlikteyiz. Karakaş CHP Parti Meclisi üyesi. Sonuçlardan rahatsız. CHP'ye eleştirileri var.
Kurultay istiyor ve "Alternatif adayımız var" diyor. Israrlarımıza rağmen isim vermiyor. Karakaş da, CHP'de bir başka damarın sesini yansıtıyor.
Baykal bir damar.
Muharrem İnce bir damar.
Haberal'lar, Batum'lar bir damar. Ve...
Genel Başkan Kılıçdaroğlu bir damar.
Yani ana damar falan değil, damarlardan sadece biri.
Şimdi bütün bu damarlar ayrı
tansiyon yüklenmesi ile harekete geçmiş durumda.
CHP yön sancısı yaşıyor, yaşamaya da devam edecek.
Aslında Kılıçdaroğlu'nun,
Muhammet Çakmak'ın (Ne yazık ki seçilemedi) deyişi ile "CHP'yi normalleştirme" girişimi doğru bir
tercih. CHP, o eski haliyle devam edemez,
Türkiye o yapıyı her gün, her saniye tarihe
havale ediyor. Türkiye'nin
genç nüfusu, "Babam da CHP'liydi" diyerek, daha kaç
seçim dönemi, sorunlarını görmezden gelerek CHP'ye kilitlenebilir ki?
AK Parti iktidarı
hizmet politikaları ile her gün bir şekilde kendisi ile temas kurarken, kendisine dokunurken, bunların üstünü nasıl "CHP fanatizmi" ile kapatabilir ki?
CHP açılmak zorundaydı ve Kılıçdaroğlu ile bir
açılım hamlesine girişti.
Ama bu işi Kılıçdaroğlu yapabilir miydi, bir soru?
Kılıçdaroğlu, "Yeni CHP" denen şeyi, gerçek anlamda ve dört başı mamur şekilde belirlemiş miydi, ikinci soru.
"Açlıktan ölen bebek" propagandasıyla yürütülen sefalet edebiyatı, 2011 Türkiye'sinin reel şartlarına uymakta mıydı, üçüncü soru.
Birlikte yola çıktığı ve sembolik nitelikleri çok belirgin ve çok tartışmalı kişilerle bu iş olur muydu, dördüncü soru.
"Yeni CHP" olgusunu, "eski CHP" dünyasına kabul ettirmek mümkün müydü, beşinci soru.
"Yeni CHP", tam da "eski CHP"yi silmek gibi algılandığında, ortaya çıkacak yarılmanın getireceği bedeli telafi etmek mümkün olacak mıydı, altıncı soru.
Bütün bunlar, seçim sonuçlarıyla geldi gündeme oturdu.
Seçim sonuçları başarılı mı başarısız mı?
Seçim gecesi CHP Genel Merkezi'nin
zafer havasından bozgun havasına döndüğü gerçeğine bakıldığında, ortada başarı yok. Tamam oy artışı ve milletvekili artışı var ama iktidar umudu veren bir ana muhalefet halinden söz etmek imkânsız.
Bu oy, nasıl bir oy diye sorulduğunda da işler karışıyor. Zülfü Livaneli'nin Kılıçdaroğlu ile birlikte büyük heyecanla CHP'ye akan "
Alevi oyları çıktığında geriye ne kadar oy kalır" sorusu kafaları karıştırıyor.
Gerçekten et ve kedi hikâyesi var ortada.
Alevi oyları ne kadardı, en en en çoğu CHP'ye gittiğine göre, CHP'nin Alevi oyları dışındaki oy durumu nedir? Gel de sorma.
CHP, belli ki bir iç dalaş hali yaşayacak.
CHP'nin en sivri dili
Muharrem İnce, şimdi o sivri dili ile AK Parti'yi değil, kendi partisindeki "İrlandalılar"ı vurmak için atağa geçmiş durumda. Ona göre "Partide İrlandalılar var, onlar atılacak!"
Baykal pusudan ilk salvolara başlamış durumda.
Eski CHP, "Parti elden gidiyor" öfkesini harekete geçirmiş durumda...
Düşünmek lazım: Bu parti, ana muhalefet olarak,
Anayasa yapımı,
Kürt sorununun çözümü gibi Türkiye'nin zor meselelerinin hallinde nasıl sağlıklı rol üstlenecek?
Gene de Kılıçdaroğlu'nun Başbakan'ın "Kapılarını çalacağız" sözüne "Kapımız açık" cevabını vererek pozitif bir duruş sergilemesi kayda değer.