Toplumsal yapının dengesi


Üçlü bir ilişki söz konusu: a) şikâyetler b) talepler c) amaçHangi şikâyetler hangi talepleri gerektirir? Hangi talepler nasıl bir amaca yöneliktir? Düşüncenin işleyişi böyle olmak lazım gelir. Bazı şikâyetlerin haklı olması, her türlü talebi ve amacı meşru göstermez. Bazı şikâyetlerin haklı olduğunun kabulü de her türlü talebin ve amacın meşruiyetini doğrulamak anlamına gelmez. İnsan haklarını ihlal eden uygulamalar olmuş. Bunlar her kesime karşı çeşitli zamanlarda oldu. Bunları önlemenin yolu, demokratik hukuk devleti ilkelerini ve ölçülerini tam olarak uygulamaktır. Demokratik gelişmenin yürümesine paralel olarak bu amaç zaten gerçekleşir. Fakat bazı talepler, çeşitli baskı şikâyetleriyle ilgili olmadan ileri sürülüyor. Takvimi geriye çevirelim. Mesela 1950-1960 arasında baskı yoktu. Aynı şartlar devam etseydi; olağanüstü hal ve sıkıyönetim durumları hiç olmasaydı, bazı özel talepler yine de var olmayacak mıydı? Bunu söyleyebilir miyiz? Bence söyleyemeyiz. 1960'lı yılların sonlarına doğru, solun organizasyonunda Doğu Mitingleri başladığı zaman, mesela Diyarbakır Cezaevi'nde var olduğu ifade edilen uygulamaların bir benzeri var mıydı? Ama o Doğu Mitingleri'nde neler isteniyordu? Arşivi açıp bakalım. Kolay bir şey. Doğu Mitingleri'ni düzenleyenler, onları destekleyenler, planlanan (sonradan akim kalan) 9 Mart darbesini destekliyorlar mıydı, desteklemiyorlar mıydı? Demokrasi isteyen demokratik hukuk devletini isteyen, 9 Mart'ı destekler mi? Doğru düşünmek herkesin yararınadır. Aslında akıllılık, (aklilik, rasyonellik) ile ahlakilik birbirini destekleyen faziletlerdir, meziyetlerdir. Onun için "herkesin yararınadır" diyorum. Mesela Batı'daki din düşmanlığı akımına A.Comte bile bir noktada karşı çıktı. Diyordu ki: "Zemin kayarsa pozitivizmin de dayanacağı yer kalmaz." (Çetin Özek) Demokratik samimiyet ve dürüstlük, demokrasinin yazılı olmayan en temel kuralıdır. Yazılmasına bile lüzum görülmemiştir. Bu toplumun yapısında etnik sıkıntı özelliği, tarih boyunca yoktu. Rumeli'den göç edenler gidip Çanakkale'de şehit olmuştur. Bizim tarihimiz, beşeri olarak bir harman yeri gibidir. Biz geldiğimizde Anadolu boş değildi ki; karıştık kaynaştık. Sonra o nüfusun bir kısmını Avrupa topraklarında iskân ettik. Daha sonra tekrar geri döndük. Bunlar uzun asırlar içinde yaşandı. Toplumun yapısı ve tutumu, devletin yapısından ve tutumundan önemlidir. Toplumun yapısı elverişli değilse, hiçbir siyasi model denge ahengini kuramaz. Ama toplumun yapısı elverişli ise, siyasi model eninde sonunda ona uymak zorunda kalır ve o yönde gelişir. AK Parti şimdi yaklaşık % 50 civarında oy alabilecek gibi görünüyor. Üç aşağı beş yukarı... Peki "milli görüş" orijinali bunu alabilir miydi? AK Parti değişim geçirdi, evet. Ama bu değişimi toplumun talepleri ve beklentileri gerçekleştirdi. Toplumsal yapı kolay değişmez. Orada bir kayıp yaşandığı zaman, telafisi çok zordur. Bu hususu ihmal ediyor gibiyiz. Bazı siyasi taleplerle toplumsal yapı gerilmemeli, zedelenmemeli, gölgelenmemeli. Geçenlerde bir hanım program yapımcısı, "kız alıp verdik deriz hep, o da olmuyor artık" gibi bir laf etti ve içimin sızladığını hissettim. Bilimsel bir tespit değildir o ama, demek ki öyle algılamayı doğuran bazı belirtiler var. Sevgi, saygı, sempati, hüsn-ü zan, kadirşinaslık, dostluk, kardeşlik, arkadaşlık, vefa, şefkat, maneviyat ve tarih müşterekliğinin gönüldaşlığı, iç içe yaşamanın zihinlerdeki yüreklerdeki hatıraları ve izleri... yani toplum yapısının derin dokularındaki birleştirici dinamikler... Bunlar açısından da bakmak lazım. Bunlarsız bir hayat tasavvurunda fikir bomboş bir iddiadan ibarettir. Sevgisiz duygusuz düşünce olmaz. (A.Gide) Gerçek çözüm herkesin lehine olandır. Ne var ki bu kuralın anlaşılması için kişinin kendi lehine ve aleyhine olanları bilme şuuruna sahip bulunması, aydınların da bu sahipliği kolaylaştıracak aydınlatıcı yorumlar yapması gerekir. Fikirde seyirci tarafsızlığı aydın olma sorumluluğu ile bağdaşmaz.
<< Önceki Haber Toplumsal yapının dengesi Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:  
ÖNE ÇIKAN HABERLER