‘Dayan Esad, geliyoruz!’


The Economist’te yayınlanan ‘CHP’ye oy verin’ mesajı, bazı çevreleri pek mutlu etmiş görünüyor. Bu söz üzerinden bize habercilik dersi veren meslektaşlarımız bağışlasın, ama ortada apaçık bir ‘müdahale’ var. Eğer The Economist’i, bağımsız ve arkasında kimsenin olmadığı masum bir yapı olarak görenler varsa, rica ediyorum bu yazıyı okumasınlar. Mesele şu ki, ‘yeni’ CHP dediğimiz siyasi organizasyon, malum kaset hikayesi üzerinden yola çıkarıldığı andan itibaren, bu işin uluslararası bir karşılığı olduğunu düşünenlerin sayısı hiç te az değildi. Hatırlayalım; Financial Times’da David Gardner imzasıyla yayınlanan analizde şu tespitler yapılıyordu: ‘Atatürk’ün CHP’si yaşlanmış ve liberallikten uzak Deniz Baykal yönetiminde dümensiz bir kalıntı gibi. Ve genç Türkiye’ye çekici gelmekten çok uzak. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’nin Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarından kurdu. Erdoğan AKP’yi yaratırken Türk İslamcılığının enkazının ötesine baktı. Türk merkez solu da Erdoğan gibi yapmalı ve her şeye yeniden başlamalı.’ (13 Mart 2010) Sonrasında CHP’de olup biteni hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz. The Economist, oyunun ikinci perdesi. Şu sıralarda uluslararası sistemin sinir uçlarına hitap eden bazı odakların, ‘Türkiye Erdoğan’la biraz fazla olmaya başladı. Onu Kılıçdaroğlu ile frenlemek lazım’ mesajını verdiğini pekala biliyoruz. Üstelik bunun bazı bölgesel gelişmelere karşılık gelen yanları da var. Esad, CHP ve Öcalan Memleketimiz sınırlarında olup biten her şeyi uluslararası merkezler üzerinden okumak, elbette yetersiz bir yaklaşım olur. Lakin, ‘yeni’ CHP’nin üzerinde mahir birtakım ellerin dolaştığını, şu sıralarda da bunun bir ‘Kraliyet’ dokunuşuna dönüştüğünü görmemek de haksızlık olur. Şimdi size birbirine paralel üç gelişmeyi/tespiti hatırlatmak istiyorum. Bir: Kemal Kılıçdaroğlu, Suriye konusunda neredeyse hiç konuşmadı. Oysa memleketimizi yöneteceği iddia edilen bir siyasi liderin, yanı başımızdaki Suriye üzerinde birkaç kelam etmesi gerekmez miydi? En azından ‘Dayan Esad, geliyoruz’ diyebilirdi! İki: Suriye’deki azınlık rejimine, Türkiye yüksek bürokrasisinde, özellikle kimi Dışişleri mensuplarında hatırı sayılır bir sempati var. Bu yakınlığın, son yıllarda Türkiye-Suriye ilişkilerinde ortaya çıkan gelişmelerden daha farklı temellere dayandığını da not edelim. Üç: Ne garip bir tesadüf ki, PKK ve Öcalan, Suriye’de Beşer Esad yönetiminin devamından yana tavır koyuyor. Öcalan’ın İmralı’da bu yönde yaptığı değerlendirme, sansüre takılmış olsa da, biz kendi kaynaklarımız üzerinden bunu aktarmış olalım. İki aşamada tasfiye Aslında proje tek aşamalı değil. Birinci aşamada hedef, anayasayı değiştirme ya da en azından halkoyuna götürebilme gücünden mahrum edilecek, zayıflatılmış bir AK Parti iktidarı. Karşısında sesi daha çok çıkan bir CHP. İkinci aşama; cumhurbaşkanlığı tartışmaları ve 2014 yerel seçimleri koridorunda AK Parti’yi iyice köşeye sıkıştırıp, ‘yeni’ CHP’yi iktidara taşımak. Kılıçdaroğlu ne kadar farkında bilinmez ama, Deniz Baykal’ı gönderip kendisini getirenlerin hesaplarında, sıradan bir aktör olmanın dışında bir rolü yok. CHP’nin yeni durumundan ve de üzerindeki ‘Kraliyet eli’nden mest olanlara söylenecek çok söz var. Lakin bazı şeyleri söylemek Tanzimat’tan bu yana yasak! Vazgeçtim; Financial Times sadece bir gazetedir, The Economist, bağımsız bir dergidir. Bunların arkasında bit yeniği arayanlar, İngiliz sicimine müstahaktır!
<< Önceki Haber ‘Dayan Esad, geliyoruz!’ Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER