Kritik
12 Haziran seçimleri için artık son düzlüğe girdik. Bu son haftada
siyasi partiler, siyaseti dizayn etmek isteyen çevreler ellerinde, 'arşivlerinde' ne varsa ortaya dökecekler.
Muhtemeldir ki yine çok gerileceğiz. Dolayısıyla gündemimiz seçime endeksli.
Fakat bütün bu hengâmeye bir virgül koymayı gerektiren önemli bir gelişme yaşandı.
Gazeteci Mehmet Ali
Birand, bir nevi
darbeler ve cuntalar tarihi olan yakın dönemimizin zihni kodlarını deşifre eden bir
itiraf-öz
eleştiri yaptı.
Ancak o tarihi özeleştiri gerektiği kadar tartışılamadı. Oysa Birand'ın açıklamaları sorunun kaynağına iniyordu.
Önce Birand'ın açıklamalarını daha da anlamlı kılacak bir anekdotu paylaşayım.
Geçtiğimiz 23 Mart'ta Cumhurbaşkanı Gül ve kalabalık bir heyetle İstanbul'dan Gana'ya uçtuk. Cumhurbaşkanı Gül ile Sahra Çölü üzerinde iken yaptığımız sohbette çok şey konuştuk. Birçoğu güncel konularla ilgiliydi. Röportajımız biterken Gül'e tam da o gün
Taraf Gazetesi'nde çıkan ve
Balyoz'u anlatan
WikiLeaks belgelerini sordum. Habere göre Balyoz'dan, ordunun darbe girişiminden Amerikalılar da haberdarmış.
Gül beni şaşırtan bir
cevap verdi: "Sürpriz bir şey yok. O yıllarda
Ankara'da olan herkes bunları biliyordu. Sen duymamış mıydın?" O seyahatte beraber olduğumuz tecrübeli Ankara temsilcilerine dönüp "Siz duymamış mıydınız?" diye devam etti. O ortamda 'ilk kez duyan' çıkmamıştı.
Sonra da "Kimse kafasını kuma gömmesin. Herkes her şeyi biliyordu" dedi.
Birand, Cumhurbaşkanı Gül'ün 'Kimse kafasını kuma gömmesin' çağrısından etkilenmiş midir bilmiyorum ama son günlerde itiraflarla karışık tarihi özeleştiriler yapıyor.
Birand'ın açıklamaları çok önemli.
Çünkü bu ülkenin kronik ve kadim sorunlarından birine; 'medyanın genlerine işlemiş asker sevgisine' vurgu yapıyor. Aslında söyledikleri hiç değilse Ankara gazetecilerinin bilmediği şeyler değil. Birand'ı orijinal kılan çıkıp bunu açıklama cesareti göstermiş olması.
Birand diyor ki, "Bizim için öncelikli olan
Parlamento ve
demokrasi değildi.
Genelkurmay daha önemliydi. Bundan daha normal bir şey de olamazdı çünkü böyle yetiştirildik. Darbecilik genlerimize işlemişti. Komutanların üstünlüğünü sorgusuz kabul ederdik. Üniformaların pırıltısını yarı hayranlık yarı korkuyla izlerdik. Bütün darbeleri anlayışla karşıladık, yardımcı olduk." Hem Posta'daki yazılarında hem de
CNN Türk ve TRT'deki açıklamalarında o günlere dair çok çarpıcı özeleştiriler de yaptı Birand.
Bugün bile çok tartışılan
Fethullah Gülen kasetlerinin medyaya nasıl
servis edildiğini, haberlerin bizzat Genelkurmay tarafından
sipariş edildiğini anlattı.
Aslında Birand'ın ifadelerinden hareketle medyada bir özeleştiri döneminin başlaması beklenirdi. Fakat olmadı. Hatta Birand
linç edilmeye çalışıldı.
Bir bakıma bu
sürpriz bir durum da değil.
Tam da 'darbecilik genlerine işlemiş biri'nin reflekslerini sergilediler. Zaten onlara göre de
Ergenekon faso fisoydu, darbe günlükleri fantezi,
İrtica ile Mücadele Eylem Planları kâğıt parçası, Balyoz belgeleri de komploydu. Üstelik darbe belgeleriyle de yakalansalar paşaların tutuklanması 'orduyu yıpratıyor'du!
Oysa bugün konuşması, itiraf-öz eleştiri yapması gereken çok meslektaşımız var. Çünkü 12 Mart'tan 28 Şubat'a darbelere çanak tutan, askere gaz veren, darbe anayasasını destekleyip darbe ürünü kurumlara sahip çıkan yine aynı medyaydı.
Hatta
Erol Simavi'nin tarihe geçen sözüyle, "Orduyu ihtilallere basın hazırlar"dı.
Ama Birand dışında cesaret gösterip, günahlarını itiraf eden ya da cesurca öz eleştiriler yapan çıkmadı.
Oysa kimse kendini kandırmamalı.
Bugün köşelerinde ya da ekranlarda iktidara
sivil dikta yakıştırması yapıp etik dersler veren birçok gazetecinin anlatacağı çok şey var. Genelkurmay'dan bir uzman çavuşla gelen sarı zarfları, başlıkları bile atılmış haber metinlerini,
telefon telkinlerini Ankara'nın simitçileri bile biliyor.
O yüzden, eğer bu ülkede demokrasinin, hukukun üstünlüğünün hakim kılınacağı bir
sistem kurulacaksa başta medyanın bir öz eleştiriye başlaması kaçınılmaz.
Hazır bu konuya girmişken Alper Görmüş'ün iki ciltlik 'Büyük Medyada Ergenekon Haberciliği' kitabını da hararetle
tavsiye ettiğimi belirtmeliyim.