ABD'nin kara listesinde, ama İsrail'in gözbebeği


"Sami Ofer ölmüş" dediklerinde aklıma onlarca değişik konu üşüştü de en fazla nerede gömüleceği merakımı çekti. "Acaba onu da kendisinden önceki ünlü işadamları gibi Kudüs'te Zeytin Dağı'nın eteklerine mi gömecekler?" diye düşündüm. Merakımı gideren haberi Ha'aretz gazetesinde okudum: Hayır, Ofer Kudüs'e değil Tel Aviv'e, Trumpeldor Mezarlığı'na gömülecekmiş... Bugün saat 16.00'da... İsrail devlet olarak kendi çıkarları istikametinde davranan işadamlarına sonuna kadar sahip çıkıyor; başlarına hoş olmayan işler gelse veya başkalarına zarar verici işlere bulaşsalar bile... Nitekim, dünyanın en zengin işadamlarından olduğu (Forbes dergisi listesinde 79. sıradaydı bu yıl) bilinen Sami Ofer, ölümünden hemen önce, ABD Senatosu tarafından kara listeye alınmıştı; ama İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu kendisini yere göğe sığdıramadığı bir dille övdü... ABD'nin 'kara liste'ye almasının sebebi, Ofer Grubu'nun, İsrail'in '1 numaralı düşman' ilân ettiği İran ile ilişkisinin tespit edilmesiydi; meğer Oferler, ABD'nin koyduğu yasağa kulak asmamış ve İran'a tanker satmış... Bu işleri bilmeyenlere tuhaf gelebilir; oysa İsrail'in gözbebeği saydığı başka işadamları da zamanında İran'la iş yapmakta hiçbir beis görmemişlerdi. Marc Rich sözgelimi. 'Sıfırdan dolar milyarderliğine' tırmanan biriydi. Belçika doğumluydu, fakat servetini ABD'de yapmıştı. Milyarlar kazanırken vergi ödemeyi ihmal ettiği için yüklü para ve uzun hapis cezasına çarptırılmış, bu sebeple ABD'ye giremez olmuştu. Marc Rich'in iş yaptığı ülkelerin başında İran geliyordu, daha sonra da Saddam'ın Irak'ı ile Kaddafi'nin Libya'sı... Sekiz yıllık başkanlık süresini doldurduğu ve Beyaz Saray'dan taşındığı gün, Bill Clinton, siyasi hayatının son işi olarak, Marc Rich'i kanun önünde temizleyen bir karara imza attı. ABD başkanlarının böyle bir yetkisi var. Clinton'un yetkiyi Rich için kullanması çok toz kaldırmıştı. Ardından sökün eden gerçek herkesi şaşırttı: Servetini ABD ile İsrail'in 'düşman' bellediği ülkelerle yürüttüğü ticaretten sağlamış olan Marc Rich'in hukuken anasından doğduğu günkü gibi masumiyete kavuşmasını sağlayan 'af', Clinton'un başının altından çıkmamıştı; onu buna İsrail'in o zamanki başbakanı Ehud Barak zorlamıştı. Barak, affı sağlamak için, Clinton'a, "O bizim için yalnızca yaptığı mali yardımlar bakımından değerli değil; sayısız Mossad operasyonuna yardımcı olduğunu bilin" demişti. Telefonda söylenen bu sözler, Clinton'un son dakika affını sonradan soruşturan Kongre tarafından kurulmuş komisyonun elde ettiği kaset kayıtlarından öğrenildi. Ne kadar garip ilişkiler, değil mi? Amerikalıların bize bile dönüp "Bunlarla ilişkiyi kesin, kesmezseniz haliniz fena olur" tehdidini savurduğu ülkelerle milyar dolarlık işler yaptığı halde, Marc Rich'in değeri İsrail Devleti'nin gözünde büyüyor. Sami Ofer ve oğulları ABD'nin kara listesine aldığı bir ülkeye tankerler satıyor, ama Netanyahu arkasından "İsrail Devleti kendisine şükran borçludur" açıklamasını yapıyor... Siyasi tarihe 'İran-Kontra Skandalı' olarak geçen İran'a silâh satışı olayında, ABD'li bürokratları Tahran'a taşıyan uçak da Edmond Safra adlı İsrail Devleti'nin bir başka gözbebeği işadamı tarafından tahsis edilmişti. Onun için, siz siz olun, kimin eli kimin cebinde hesabını yabana atmayın... Hemen her görünür olayın bir de görünmez yüzü olabileceğini asla unutmayın... İsrail Devleti'nin dünyanın dört bir tarafında iş yapan işadamlarıyla perde gerisi ilişkilerini fâş eden bir belgesel filmin (2009) üzerinde yoğunlaştığı aile Oferler'di. Mickey Rosenthal adlı İsrailli gazetecinin 'Şakşuka Yöntemi' adlı belgeseli ülkeyi karıştırdı. Rosenthal belgelerle açıklıyordu devletin bazı kuruluşlarının nasıl üç otuz paraya Ofer'e sattığını... Film festivallerinde büyük ödüllere lâyık görülen belgeselin gösterimi aile tarafından engellendiği gibi, yakın ilişkide bulunulan gazete ve televizyon yöneticileri aracılığıyla medyada sözünün edilmesi de kısıtlandı... Ülkemizde de Tüpraş, Galataport ve Kuşadası Limanı ihalelerine girmişti Ofer Grubu, ancak kazandığı ihaleler mahkeme kararlarıyla bir bir iptal edildi. O sıralar medyayı "Bakalım kim, ne yapacak?" dikkatiyle izlemiştim; o sebeple şunu yazabilecek durumdayım: En sonuç getirici sert yayınlar Doğan Grubu gazetelerince yapılmıştı. Şu bilgiyi de o günlerde Milliyet'te okuduğumu hatırlıyorum: "Ofer kardeşlerin büyüğü David Ofer 1994 yılında vefat etti. O, işadamı değil bürokrattı. Uzun yıllar İsrail Emniyet Departmanı'nı yönetti." İsrail Devleti'nin bir yas ilân etmediği kaldı Sami Ofer için...
<< Önceki Haber ABD'nin kara listesinde, ama İsrail'in gözbebeği Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER